Mekke Otelleri- Durrat Mina Hotel

Mekke’de yer alan Durrat Mina Hotel, Um AlQura Üniversitesi’ne 2,6 km. uzaklıkta bulunmaktadır. Odalar ücretsiz WİFİ ve klimalar ile donatılmıştır.

Tüm odalar uydu Tv hizmeti bulunur. Her odada ayrıca küvetli özel bir banyo bulunmaktadır.

Otelin içerisinde kuaför hizmeti verilmektedir.

Mekke otelleri içerisinde yer alan Durrat Mina Hotel, Safwah Kulesi, Ebrac El Beyt Kuleleri’ne 3.1 km.uzaklıkta bulunur. En yakın havalimanı Taif Bölgesel Havalimanı 72 km.uzaklıktadır.

Toplam oda sayısı: 130

Tesisin Özellikleri:

  • Ortak mutfak
  • Ücretsiz Wifi
  • Ücretsiz otopark
  • 24 saat açık resepsiyon hizmeti
  • Hızlı check-in/check-out
  • Pantolon presi
  • İş merkezi
  • Kuaför/güzellik salonu
  • Hediyelik eşya dükkanı
  • Evcil hayvan yasaktır.
  • Odalarda sigara içilmez.
  • Engelli misafirlere olanaklar
  • Aile odaları
  • Asansör
  • Klima
  • Isıtma sistemleri
  • İngilizce-Arapça

Check-in: 07.00-00.00 arası

Check-out: 14.00-15.30 arası

  • Otel her yaştan çocuklara hizmet vermektedir. İlave yatak isteniliyorsa 12 yaş altı çocuklara gecelik olarak SAR 20 ücret alınmaktadır. İlave yatak isteniliyorsa 12 yaş üzeri çocuklarda ve bütün yetişkinlerde SAR 20 ücret alınmaktadır. Bir odaya en fazla 1 yatak ilave edilebilir. Yapılan her türlü ilave yatak veya bebek karyolası için otel tarafının onayı gereklidir. Oluşan ilave ücretler otomatik olarak toplam ücretlendirmeye dahil edilmez konaklama esnasında ayrı olarak ödeme yapılır. Otel de sadece nakit ödemeler kabul edilmektedir.

Mekke İmamları Kimlerdir?

Mekke’de imamlık yapmak oldukça kıymetli bir görevdir. Aşağıda bu görevi yapan mekke imamları listelenmiştir.

  • Abdurrahman es-Sudais: Tam ismi Abdurrahman bin Abdul Aziz bin Abdullah bin Muhammed bin Abdul Aziz bin Muhammed bin Abdullah olarak geçmektedir. Künyesinde bulunan “es sudeys” Anzahta yer alan kabiledeki atalarının ismidir. Şeyh Sudais 1962 yılında Riyad’da dünyaya geldi. Şeyh Abdurrahman al Faryan’ın imamlık yapmış olduğu camide 12 yaşındayken hafız oldu. Öğretmen alimlerinin arasında Şeyh Muhammed Ali Hussan, Şeyh Muhammed Abdul Majid Zakir gibi isimler yer almaktadır. Riyad’da büyüyen Sudeys Mathna bin Hartha ilkokulunu bitirdi ve Scientific Academy of Riyad yani Riyad Fen Akademisine gitti. Bu okulda Şeyh Abdullah Munaif ve Şeyh Abdullah bin Abdurrahman al Tawayjari gibi alimlerden ders alarak öğrenimini sürdürdü. Buradan aldığı takdir ile Şeriat Koleji’ne devam etti. Bu okuldan ders aldığı alimler şunlardır: Şeyh Saleh Ali Nasir, Şeyh Abdullah bin Abrurrahman bin Cibrain, Şeyh Abdul Aziz el Şeyh, Şeyh Abdullah bin Abdurrahman al Duwaiş, Şeyh Ahmed bin Ai Mubaraki.

Bu okuldan sonra Şeyh al Allam Abdul Razzaq Afifi camisinde imam hatip oldu. Ayrıca Imam al Dawa Al Almy akademisinde dersler anlatmaya başladı. 1984 yılında ise Mekke’de Kabe imamlığı yapmaya başladı. İlk hutbesini 15 Haziran 1984’te verdi. Aynı yıl Dr. Abrurrahman Imam Muhammed Bin Saud üniversitesinde Şeriat akademisini mastır bölümünü takdirle tamamladı. 1996 yılında ise Mekke Ümmül Kura üniversitesinde asistan olarak görev alarak takdir ile doktorasını tamamladı. Sudeys, Ümmül Kura Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak devam etmektedir.

  • Abdullah el-Juhani: 1976 yılında Medine doğmuştur. İslam Üniversitesi’ni dereceyle bitirmiştir. Ümmül Kura Üniversitesi’nde doktora yapmıştır. 2007 yılında Kabe’de imam olmuştur.
  • Suud eş-Şureym: 1964 yılında Riyad’da doğmuştur. İslam Üniversitesi’ni bitirmiştir. Ümmül Kura Üniversitesi’nde doktora yapmıştır.
  • Mahir il-Maigli: 1969 yılında Medine dünyaya gelmiştir. Mahir’in ilginç bir özelliği ise tamamen Arap olmayan tek kabe imamı olmasıdır. Annesi Pakistanlı babası Suudi’dir.
  • Ahmed el-Acemi: 1968 yılı El Huber doğumludur. Mohammed Ben Saud Üniversitesi’nde eğitim görüp Pakistan’da Lahor Public University’de yüksek lisans ve doktorasını tamamlamıştır.
  • Muhammed Salih el-Halid
  • Halid el-Gamidi
  • Adil el-Kelbani

Şavt Nedir ?

Şaft nedir?
Şavt, tavaf içinde yapılan bir ibadetin ismidir. Tavaf, Kabe’nin etrafında yedi kez dönmeye verilen isimdir. Şavt ise bu dönmelerin her birisinin aldığı isimdir. Yani bir tavaf yedi şafttan oluşur. Kabe’nin etrafında 7 şaft yapılır. Yedi şaft bir tavaf yapar. Halk arasında bazen şaft, bazen şaft olarak adlandırılır.

Şaftsız tavaf olur mu?
Şaftsız tavaf olmaz. Bir tavaf olabilmesi için yedi tane şaft yapılmak zorunludur.

Abdestsiz Şavt olur mu?
Şavt esnasında abdestli olmak gerekir. Şavtı abdestli yapmak tavafın vaciplerindendir. Şavt esnasında abdest bozulması halinde tekrar abdest alınarak kalan şavtlar tamamlanır.

Mescidin dışından şavt olur mu?
Mescid’i Haram’ın dışından şavt olmaz. Şavt yapılabilmesi için Mescid’i Haram’ın içinde bulunmak gerekir. Bu alan bir hayli geniştir. Her sene umre&hac yapan hacıların geçişleri için genişletilmektedir. Zaman 2013 yılında yapılan ve 2016 yılında sökülmesi planlanan platformlar üzerinde şavt yapılabilir.

Tavafın içinde yer alan bir konu olan şavt meselesi, Kabe’nin etrafında yedi kez dönme ile oluşan tavaf’ın her bir dönüşteki ismidir. Yani 7 şavt bir tavaf’a eşittir.

Tavafa ise Hacer-el Esved taşının köşesinden yahut hizasından başlanır. En güzeli sol tarafınıza Hacer’ül Esved taşını almak, sağ tarafınıza da Yeşil Işık olarak bilinen ışığı almak ve bu hizayı geçmeden bir kaç adım öncesinden niyet almaktır. Burada önemli bir husus vardır. Şavtı tamamlayabilmek için başlangıç noktasını geçmek şarttır. Yani niyeti aldığınız yeri geçmeniz şarttır. Bu sebepten dolayı tavafa niyet ederken yeşil ışığı geçmeden önce niyet etmeniz, tavafınızı bitirdiğinizde de yeşil ışığı bir kaç adım geçmeniz önemlidir.

 

Nisap Nedir ?

Nisap kavramı; zekât, sadaka ve kurban ibadetlerine benzeyen ibadetlere konulmuş bir zenginlik ölçüsüdür. Nisap’a minimuma indirgenmiş zenginlik ölçüsüde denebilir.

Nisap kavramı içerisine giren bir müslüman, sadaka ve yahut zekât alamaz. Ve bunun yanı sıra sadaka vermekle, kurban kesmekle yükümlü olur.

Hadis-i Şerifler’de günümüz meselelerinin bir çoğu açıklandığı gibi, zenginliğinde ölçüsünün nasıl yapılacağı da açıklanmıştır;

Nisap miktarını şu şekilde sıralayabiliriz:  80,18 gr. altın veya bunun tutarında para veya ticaret malı; 40 koyun veya keçi, 30 sığır, 5 deve.

Bu durumda anlıyoruz ki o dönemde zenginliği belirleyen kriterler bu şekildeymiş. Zenginlik kriterleri günümüzde de hemen hemen aynıdır. O nedenle yukarıdaki zenginlik sıralamasını göz önünde bulundurarak günümüzde de nisap miktarını bu şekilde hesaplayabiliriz.

Umre Telefon Paketleri

Bu yazımızda sizler için Hacc için, Umre için yahut da herhangi bir sebepten dolayı Suudi Arabistan’a giderseniz, ülkenizde bırakmış olduğunuz yakınlarınızla nasıl görüşebilirsiniz, bundan bahsedeceğiz.

Bazen belirli sebeplerden dolayı vatanımızdan dışarı, eskiden Ecdadımızın hakimiyeti altında bulunan ülkelere gitme ihtiyacı duyabiliyoruz. Peki vatanımızdaki yakınlarımızla telefon üzerinden nasıl görüşebiliriz ? Hangi GSM firmaları, hangi kampanyayı sunmuş gelin hep beraber inceleyelim.

TURKCELL : Suudi Arabistan 300 Dakika Paketi

Suudi Arabistan sınırları içerisinde kullanabileceğiniz bu Turkcell paketinde 90 gün boyunca, 100 dakika ülkenizdeki yakınlarınızı arayabilir, 200 dakika da onlar tarafından aranabilme imkânına sahip oluyorsunuz. Bu pakete güncel tarihte ( 8.02.2016 ) 50 Türk Lirası’na sahip olabiliyorsunuz. Bu paket hakkında daha fazla detay ve paketi satın almak için bu adrese tıklayabilir, Turkcell’in resmi websitesinde gerekli incelemeleri yapabilirsiniz.

AVEA ( TÜRK TELEKOM ) : 60 Günlük 300 Dakika Umre Paketi 

Bu paketle birlikte önceden Avea olan ancak, isimleri topluca Türk Telekom’a dönüştürülen GSM firmasında, 60 gün boyunca, 100 dakika ülkenizdeki yakınlarınızı arayabilir, 260 dakika da onlar tarafından aranabilirsiniz. Bu pakete güncel tarihte ( 8.02.2016 ) 49 Türk Lirası’na sahip olabilirsiniz. Bu paket hakkında da daha fazla detay ve paketi satın almak için bu adrese tıklayabilir, Turk Telekom’un resmi websitesinde gerekli incelemeleri yapabilirsiniz.

AVEA ( TÜRK TELEKOM ) 2.PAKET : Aylık 180 Dakika Umre Paketi

Avea’nın Suudi Arabistan adına çıkarmış olduğu 2.pakette de şu avantajlar yer alıyor;

30 gün boyunca, 40 dakika ülkenizdeki yakınlarınızı arayabiliyor ve onlarda sizi 140 dakikaya kadar arayabiliyorlar. Bu pakete güncel tarihte ( 8.02.2016 ) 29 Türk Lirası’na sahip olabiliyorsunuz. Gene bu paket hakkında da daha fazla detay ve paketi satın almak için bu adrese tıklayabilir, Turk Telekom’un resmi websitesinde gerekli incelemeleri yapabilirsiniz.

VODAFONE

Vodafone GSM operatöründe ise, Suudi Arabistan’a direkt olarak özel bir paket bulunmuyor. Ancak Vodafone resmi websitesinde hangi ülkeye seyehat edeceksiniz kısmına; “Suudi Arabistan” yazıp sayfa içerisinde aşamalı olarak ilerlerseniz, Vodafone Web Yazılımı size uygun ve gideceğiniz ülkeye uygun olan “Suudi Arabistan” GSM paketlerini size sunan bir sayfa gösterecektir. O sayfada gerekli bilgiyi alabilir, paketi satın alabilir ve sonuç olarak Kutsal Toprak’larda sevdiklerinizle iletişim kurabilirsiniz.

Vodafone’un bahsettiğimiz web sitesine gitmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Başkası İçin Tavaf Yapılır Mı ?

Mevcut olarak hayatta olan yahut da ölmüş bir kimse için Hac veya Umre yapılabilir ve yapılan Hac ve Umre’nin sevabı belirlediğiniz Müslüman kimselere bağışlanabilir.

Birisi adına Hac yahut da Umre yapmak için, bunu yapacak kişinin konu hakkında bilgisi olması şartttır. Kim için bu işlemi yapacak ise, onun adına niyet edip ihrama girebilir.

Bunun dışında Zekat, Kurban, sadaka gibi ameller de, bir başkası adına yapılabilen amellerden, ibadetlerdendir. Birisi zekatını kendi verebilir yahut da bir başkasından kendisi adına, ihtiyacı olan birisine zekat vermesini isteyebilir.

Ancak Namaz, Oruç gibi ibadetler şahsa özgü olduğu için yani, her Müslüman’ın kendisinin yapması zorunlu olduğu için bu tür durumlarda bir başkası adına Namaz, Oruç gibi ibadetler yapılamaz.

Hendek Savaşı Detayları

Sırasıyla Bedir ve Uhud muharebelerinden sonra Müslümanlar ( Allah onlardan razı olsun ) ile Mekke’li müşrikler arasında yapılan son muharebedir. Bu savaştan’da Allah’ın izni ile Müslümanlar galip çıkmışlardır. Hicret’in 5. yılında yani Miladi 627 senesine dayanan bu savaş, Müslüman’ların kendilerini savunmak ve savaşta strateji olarak kullandıkları hendekler sebebiyle bu savaş “Hendek Savaşı” olarak anılmış ve tarihe geçmiştir.

Mekke’li müşrikler Yahudi’lerinde desteği ile Müslümanlar’ın yaklaşık 4 katı büyüklüğünde askeri insan gücü sahiptilerdi. Ancak yaklaşık 4 kat büyük olmaları onları bu savaştan’da mağlup çıkardı.

Hendek Savaşı Nedenleri;

Uhud muharebesi sonrasında Müslümanların Medine doğusuna ve kuzeyine seferler yapması nedeniyle, Mekke kervanlarının Suriye, Mısır ve Irak yolunu kapatarak iptal etmesi sebebiyle savaşın başlamasında etken olmuştur. Müşriklerin ticaret yolları kapanmış, Uhud savaşında yaşanan kayıbın da etkisiyle, Hendek savaşı için hazırlıklar başladımıştır. Müşrikler ile bir olan yahudiler, Medine’de bulunan Muhammed Aleyhisselam ve Ashabını yok etmek istemesi ve Mekke’li müşriklerinde Bedir ve Uhud savaşlarında kayıplar vererek, istediklerini alamaması sebebiyle bu savaş’a girmeleri kaçınılmaz olmuştur..

Müşrikler bazı müşrik kabilelerinden topladıkları ücretli askerleri ve kendi birliklerinde bulunan askerleri bu Hendek Savaşı için hazırlamaya koyuldular. Müşriklerin, müşrik kabilelerle birleşerek hazırladığı askeri orduya, Muhammed Aleyhisselam ve ashabının sayıca karşı koyması imkansız gibi görünüyordu. Bu nedenden dolayı, Muhammed Aleyhisselam ve Ashabı harekete geçerek, kendilerine yarar sağlayabilecek savaş taktiklerini belirlediler. Sahabe’den olan Selman-ı Farisi ( Allah ondan razı olsun )’nin görüşü ile Medine şehrinin önemli yerlerine hendekler kazıldı. Bunun amacı Müşriklerden gelen saldırıya karşı savunmayı kolaylaştırmaktı. Uzun ve yorucu bir çalışmadan sonra, içinden kolay kolay çıkılamayacak hendekler hazırlanmış, içinden çıkan topraklardan da siperler yapılmıştır.Hendeklerin hazırlamak 1 ay gibi bir süreyi bulmuştur. Müşrikler, bu savunma taktiğini daha önceden anlayamamaları sebebiyle savaş onlar için bir hezimetle sonlanmıştır.

Hendek Savaşı Sonuçları

Müslümanlar ve müşrikler arasındaki bu son muharebe sonucunda, Müslümanların zaferle ayrılması, Müslüman’ları, müşriklerden 1 adım daha öne geçirmiştir. Muhammed Aleyhisselam, bu savaşın bir nebze olsun tatlıya bağlanması için, Miladi 628 yılında, Mekkelilerle, Muhammed Aleyhisselam ve Ashabı için ayrıcalıkların kazanılması olarak görülen bir anlaşmayı, Hubeydiye Antlaşmasını yapmıştır.

Kuran’ı Kerim’de Hendek Savaşı

Kuran’da bu savaşın önemi ”Hani onlar, hem yukarı tarafınızdan, hem aşağı tarafınızdan üzerinize geldiler, gözler kaymış, yürekler boğazlara dayanmış ve Allah hakkında türlü şeyler düşünmüştünüz! İşte orada. insanlar bir sınavdan geçmiş ve ağır bir sarsıntıyla sarsılmışlardır.” (33/10-11) sözleriyle açıklanmıştır.

Ashab-ı Suffe Nedir ?

Suffe; Muhammed Aleyhisselam döneminde sahabilerin ilim öğrendiği mekâna denirdi. Burada ilim öğrenen Ashab-ı Kiram ile direkt olarak Muhammed Aleyhisselam ilgilenmiştir. Halk ise orada ilim öğrenen talebelerin yemek, su gibi ihtiyaçlarını karşılarlardı.

Suffe lûgat’ta; avlu, gölgelik gibi manalarda kullanılır. Mescid-i Nebevi‘in avlu ve gölgelik bölgesinde yattıkları için orada yatan fakir ve bekâr muhacirlere “Ashâb-ı Suffe= Suffeliler” adı verildi. Mescittekiler Suffe’den önce bekâr ve kimsesiz muhacirler başka yerlerde de kalmışlardı. Onların farklı yerlerde yaşamaları; ihtiyaç ve gereksinimlerinin karşılanmasında zorluğa sebep olmaktaydı. Bu açıdan muhacir sayısı çoğalınca Mescid-i Nebevi’de bir araya getirildiler. Onların barınması için mescidin avlusu inşa edildi ve mekânın üzeri hurma dallarıyla örtülerek gölgelendi. Böylece bir nebzede olsa, yağmur, güneş ve soğuktan korunmak amaçlanıyordu.

Kıblenin değişmesine kadar Suffe, Mescid-i Nebevî’nin güney kısmındaydı. Kıble değişince kuzeyine alındı. Suffeliler bir bakıma halk tarafından geçici misafirler olarak algılandıkları için kendilerine “Edyâfu’l- İslam= İslam’ın Misafirleri” veya“Edyâfu’l- Müslimîn = Müslümanların Misafirleri” de deniyordu.

Ashâb-ı Suffe’nın Üyeleri Şunlardı;

Öncelikle bekârlar ve kimsesiz muhacirlerdi. Çünkü evli muhacirler evli ensarın yanına yerleştiriliyordu.

– Medine’de evleri olsa da bazı bekârlar Muhammed Aleyhisselam’dan ve onun yüksek ilminden daha fazla istifade etmek adına burada kalabiliyorlardı. Abdullah b. Ömer buna örnek gösterilebilir.

– Arap kabilelerinden Müslüman olup Medine’ye hicret edenler de burada kalıyorlar ve İslam’daki hükümleri tahsil ettikten sonra tekrardan kabilelerine dönüyorlardı.

– Dışarıdan gelen heyet ve elçilerde burada misafir ediliyorlardı.

– Yani Suffe aynı zamanda bir misafirhane gibi de kullanılmaktaydı.

Suffe’nin kadınlar bölümü de vardı. Buraya “Suffetu’n- Nisa = Kadınlar Sofası”deniyordu.

Suffe’den Ayrılma Şartları:

– Ölümle ayrılış.

– Medine’deki geçici ikametin bitmesiyle (Arap kabilelerinden Medine’ye gelenler ve heyetlerin durumu böyleydi).

– Evlenenler oradan ayrılmaktaydı. Muhammed Aleyhisselam orada kalan bekârların evlenmesine yardımcı oluyordu.

Suffe’nin Kaldırılma Meselesi;

Muhammed Aleyhisselam döneminden sonra Suffe’nin orada ne şekilde devam edip etmediği açık ve kesin bilinmemektedir. Günümüz tahminlerinde, Hz. Ömer (Radiyallahü Anh) zamanında yapılan fetihler ile Müslüman toplumu zenginleşti ve kendilerine beyt-ül maldan maaş bağlandı. Böylelikle Suffe’ye ihtiyaç kalmamıştır diye tahmin edilmektedir.

Uhud Savaşı Detayları

Uhud savaşı; Medine’de bulunan Müslüman ordusuyla, Mekke’deki Ebu Süfyan’ın ordusu arasında Uhud dağı eteklerinde yapılmıştır.

Bedir savaşında yaşadıkları mağlubiyetin intikamını almak isteyen Kureyşliler, itibarlarını ve söz geçerliliklerini yeniden elde etmek için hazırlık yapmaya başladılar. Bedir savaşında oğlunu kaybeden Ebu Süfyan, babası, kardeşi, oğlu ve amcası öldürülen Ebu Süfyan’ın eşi ve babasını kaybeden İkrime bu savaşın başını çekmekteydi.

Mekkeli Cubeyr bin Mutim’in Habeşî kölesi Vahşi‘ye ”Sen de bu savaşa katıl. Muhammed’in amcası Hamza’yı öldürebilirsen, seni azad edeceğim.” demesi, Vahşi‘nin özgürlük kazanmak için savaşa katılmasına neden olmuştur. Ebu Süfyan komutasında hazırlanan 3000 kişilik ordu, Mekke‘den yola çıktı. Ordunun içinde Ebu Süfyan’ın karısı dahil 14 tane kadın bulunuyordu. Ebu Süfyan’ın eşi Hind, intikam duygusuyla yanıyordu. Muhammed Aleyhisselam‘ın amcası Hazreti Abbas bu hazırlıkları bir mektupla yeğenine bildirdi. Bunun üzerine Muhammed Aleyhisselam bir meclis toplayarak, ashabıyla bu konuda görüştü. Bu görüşmeden çıkan sonuca göre;

  • Düşmanlar Uhud dağı eteklerinde karşılanacaktı.
  • Şehrin içinde savunma yapılacaktı.

Genç Müslümanların isteğiyle savaşın Uhud dağı eteklerinde yapılmasına karar verildi.

27 Mart 625 yılında savaş başladı. Savaşın ilk safhasını alınan tedbirler sebebiyle Müslümanlar kazandı. Savaş Müslümanların lehine devam ederken Mekkelilerin kaçışını gören okçular yerlerini terk ettiğinden, süvarilerin komutanı Halid Bin Velid bu tepeden geçerek, Müslümanları arkadan kuşattı. İki ateş arasında kalan Müslümanlarda 70 tane şehit verildi. Bu şehitlerin arasında Vahşi’nin öldürdüğü Muhammed Aleyhisselam‘ın amcası olan Hazreti Hamza‘da bulunuyordu. Bundan sonra Müslümanlar Uhud dağına doğru çekilmeye başladı. Bu savaştan sonra tüm Müslümanlar Muhammed Aleyhisselam‘ın fikirlerine karşı çıkmadı. Çünkü okçular yerinden ayrılmasaydı bu savaşı da kazanacaklardı.

Bu Savaşın Sonuçları Nelerdir ?

  • Mekkeliler esas amaçları olan Muhammed Aleyhisselam‘ın nüfuzunu yok edememiştir.
  • Mekkeliler Müslümanları yok edemeyeceklerini anlamışlardır.

Uhud’da şehit olanlar için; ”Uhud savaşında şehit olan kardeşlerimizin ruhlarını Allah bir takım yeşil kuşların içine koymuştur. Bunlar cennet ırmaklarına gelip, yerler ve içerler. Burada cennet meyvelerinden yerler. Kuşlar daha sonra arşın gölgesindeki asılı olan altın kandillere tünerler. Şehit olan ruhları  mesut bir hayata eriştiğinde, bizim cennetteki halimizi dünyadaki kardeşlerimiz bilsinler ve cihattan çekinmesinler demişlerdi. ( Tecrid, 186 vd, Sa’d, II,148)

Haşr Olmak Ne Demektir ?

Haşr, Arapça lûgatın’da şu anlama geliyor; bir topluluğu bulunduğu yerden çıkarmak, meskenlerinden koparıp başka bir yere sevketmek, sürgün etmek ve bir yere toplamak.

İslam-i terim olarak Haşr kelimesi; insanların öldükten sonra dirilip dünyada iken yaptıkları işlerden ve söyledikleri sözlerden dolayı sorguya çekilmek üzere “mahşer” denilen yere çıkarılmaları ve burada toplanmaları olayıdır. Kıyamet gününe “yevmü’l-ba’s” (tekrar dirilme günü) ve ” yevmü’n-neşr” denildiği gibi, “yevmü’l-haşr” (toplanma günü) de denir.

Haşr olan insanlar, Allah’ın huzuruna, dünyada işlemiş olduğu ameller’e uygun bir şekilde getirilecektir.

Bir misal olarak;

Allah yolunda öldürülüp, şehid olanlar, kıyamet gününde, yaralarının kanı akarak gelirler. Rengi kana ve kokusu miske benzer. Allahü tealanın huzurunda haşr oluncaya kadar, bu hal üzere bulunurlar. (Dürret-ül-Fahire)

Bunun haricinde insanlar nasıl yaşar ise öyle ölür, nasıl ölürler ise’de öyle uyanacaklardır.

Hadis-i Şerif’te bu konu tam olarak şöyle dile getirilmektedir;

İnsan nasıl yaşarsa öyle ölür; nasıl ölürse öyle dirilir; nasıl dirilirse öyle haşrolur.

O yüzden Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam bizleri şu konuda ikâz eder;

Ey ümmetim ve Eshabım! Siz ölülerinizin kefenini bol tutunuz. Zira benim ümmetim kefenleriyle haşr olunurlar. Halbuki başka ümmetler çıplaktırlar. (Tezkire-i Kurtubi)

Günümüzde Din Felsefesi adına iş yaptıklarını söyleyenlerin ekserisi, ölümden sonra Haşr olma meselesini inkar etmektedirler. Bu görüşte bulunmak, bu görüşe katılmak, bu görüşe destek vermek kişinin İslam dininden çıkmasına sebep olur.

Kur’an-ı Kerimde bu mesele şöyle anlatılır;

İnsan zanneder mi ki, biz onun kemiklerini toplayıp bir araya getiremeyeceğiz. Evet biz, parmak uçlarını bile derleyip iade etmeğe kadiriz.(Kıyame / 3-4)

Değerli kardeşlerim, bu konuyu daha iyi idrâk edebilmeniz adına sizlere şu kıssayı nakletmek istiyorum;

Tâbiûn devrinin tefsir ve hadis alanında ünlü zâhidlerin arasında yer alan Said bin Cübeyr vardır. Böylesi mübarek bir insanı dünyanın en zâlimleri arasında yer alan Haccâc öldürtmüştür. Haccâc, Said’in öldürülmesi kararını vermiş ve onu karşısına almıştır:

– Seni öyle bir ölümle öldüreceğim ki, geçmiş ve geleceklere ibret olacaksın.” demiştir.

Bu sözü duyan Said, Haccâc’a, asıl ibretlik sen olacaksın mesajı verircesine ona güldü. Bu gülüşle kalbine ok gibi saplanan mânâ ile Haccâc telaşla Said’e sordu:

– Ne gülüyorsun be adam? dedi.

Said (Radiyallahü Anhüm)’in cevabı şu oldu:

Senin Allah karşısındaki cüretine ve bunca zulmüne rağmen Allah’ın sana hâlâ imkân vermesine gülüyorum. Ne kadar acınacak ve gülünecek hâlin var biliyor musun ey zavallı adam?

Ve işkence başladı. Birgün sonra Said öylesine bitkin düştü ki, sesi zor duyulur hâle geldi. Şu istekte bulundu:

Ölüm ânım yaklaştı. Bırakın da 2 rekat namaz kılayım.

Haccâc sinirle şunları söyledi:

– Kıl, fakat Müslümanların kıblesinin tersine dönerek.

Said hazretleri iki büklüm doğruldu. Gösterilen istikamete döndü ve şu âyeti okudu:

Doğu da batı da Allah’ındır. Nereye dönerseniz dönün, Allah’ın yüzü ile karşılaşırsınız.“(Bakara Sûresi, Âyet: 115)

Said (Radiyallahü Anhüm) 2 rekat namazını bitirdi, bitirir bitirmez de boynu vuruldu.

• Her iki gecede bir hatim eden.

• Sık sık ağlayıp yanındakileri de ağlatan.

• Ağlamaktan gözleri şişen… Said, dünyaya böylece veda etti.

Haccâc ise ölürken bir türlü canı çıkmıyordu. Dalıp dalıp ayılıyor ve şöyle diyordu:

– Said bin Cübeyr beni bırakmıyor ki öleyim. Yakama yapışmış “Beni ne hakla öldürdün?” diye soruyor.

Uzun bir can çekişme sonrasında ölen Haccâc rüyada görüldü. Şöyle diyordu:

– Öldürdüklerimin her biri beni bir defa öldürüyor, yeniden diriliyorum; fakat Said beni yetmiş kere öldürdü. (Ebu’l-Kâsım Kuşeyri, Letaifu’l-İşaret. c/8. Sf: 9)

Bu yazımızda sizlere Haşr olma meselesini ve bu meselenin ciddiyetini izâh etmeye çalıştık. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere Allah’a emanet olun..