Zemzem Suyu Nasıl İçilir?

Hac görevi yerine getirilip iki rekat namazdan sonra Kabe’ye bakarak zemzem içmek ve kendi üstüne dökmek sünnettir. Şifa verici  olduğu Müslümanlar tarafından kabul edildiği için

Zemzem suyuna daha büyük önem verilmektedir. Bu nedenle hacılar Mekke’den ayrılırken hediye olarak vermek maksadıyla yanlarında zemzem suyu götürürler. Ziyarete gelenlere ikram  edilen zemzem kıbleye dönülerek ayakta içilir.

Zemzem kuyusunu besleyen üç ana kaynağın olduğu söylenir. Bunlardan birincisi hacerülesved, ikincisi ebu kubeys ve safa tepesi, üçüncüsü ise Merve tepesi yönünden akmaktadır,

Peygamber efendimiz bir hadisinde şöyle buyurmuşlardır. Zemzem suyu hangi niyetle içilirse onun içindir. Şifa niyetiyle içene Allah şifa verir. Zemzemin aynı zamanda şifa verici bir tarafı olduğu ve ateşi düşürdüğüne rivayet edilir.

Kâinatın güneşinin (sallallahu aleyhi ve sellem)mübarek ayağının değdiği  o kutsal topraklarda. Milyarlarca insanın kana kana içtiği cennet suyu zemzemden birkaç yudum. Su içebilmek Müslümanlar için büyük mutluluktur.

Tabii zemzemin nasıl içileceği ayrı bir tartışma konusu.

Tavaftan sonra iki rekat namaz kılıp ardından Kabe’ye yönelerek ayakta birkaç yudum zemzem içmek sünnettir. Bunun dışında suyu her zaman oturarak içmek daha uygun bir davranıştır.

Ama niyet  zemzemin Kâbe’den gelişine hürmeten Kâbe’de içildiği gibi ayakta kıbleye yönelerek içmekse buna bir şey diyemeyiz.

Dolayısıyla ikram edilen zemzemi oturarak yada ayakta içmek arasında bir fark yoktur.

Burada önemli olan ne şekilde içildiği değil. Niyettir. zira efendimiz(aleyhi ekmelut tehaya)zemzem suyu ne niyetle içilirse Allah içene onu verir buyurmuşlardır zemzemi içerken Allahtan ihlas. İman sadakat. İlim. İrfan. Haya. Samimiyet. İstikamet vs istenmelidir.

Zemzem suyu ikram edilince güzel kokuların geri  çevrilmediği gibi geri çevirmemek gerekir. su içtikten sonra. resululahın yaptığı gibi.(elhamdü lillahilezi cealehü azben füraten  birahmetihi ve lem yecalhü milhen ücacen bizünübi) duasını okumalıdır.

Dua   rahmeti ile suyu tatlı yapan acı ile bir tuz haline getirmeyen allahü tealaya hamd olsun demektir.

Zemzem ne niyetle içilirse ona faydalı olur. Bundan  dolayı sıkıntılarımızdan kurtulmak. şifa bulmak. son nefesimizde iman ile ölmek için…. İhtiyaç hissettiğimiz her şey için onlara niyet edip içilmeli. Zemzem içmeyi bir niyet  olarak bilmeliyiz.

İhram Yasakları

İhram, niyet etmek ve telbiye getirmekle birlikte gerçekleşen bir eylemdir. Umreye niyet ettikten sonra telbiye getirmekle birlikte ihrama girilmiş olunup ihram yasakları da başlamış olmaktadır. İhram yasaklarından birisi de erkeklerin vücutlarına uygun olarak dikişle örülmüş ya da dokunarak şekillendirilmiş bir elbise giyinmeleridir.

RİDA VE İZAR NEDİR?

İhram yasaklarına uymak için erkeklerin bürünmüş oldukları rida ve izar adı verilen iki parçadan oluşan örtü, ihram diye ünlenmiş ve halk arasında “ihrama girmek” denilerek, bu örtülere bürünmek anlaşılmaktadır. Belirtildiği üzere ihrama giriş, niyet ve telbiye ile olmaktadır. Niyet eden ve telbiye getirmiş olan her erkek ya da kadın, ihrama girmiş sayılmaktadır. Ve bu aynı zamanda ihram yasaklarının da başlamış olduğunu haber etmektedir. İhram yasakları ve cezaları gibi durumlar hakkındaki detaylı bilgilerin tamamını aktarmak buradan tam anlamıyla aktarmak pek mümkün olmamaktadır. Fakat bu yasaklardan sürekli yaşanılan ve dikkat edilmesi gereken bazı hususlarda aktarılmaya çalışılacaktır.

İHRAM YASAKLARI NELERDİR?

  • Erkeklerin vücutlarına göre uygun olarak dikişle, örülerek ya da dokuyarak şekillendirilen bir elbise giymeleri,
  • Erkeklerin başlarını kapatmaları, çorap, eldiven,topuklu ayakkabı ya da topuğu örtecek şekilde kullanımı olan sandalet gibi şeyler giymeleri,
  • Kadınlarının yüz kısımlarını tenlerine değecek biçimde bir şeyler örtmeleri,
  • Traş olmak, tırnak kesmek, vücuttan tüy koparmak,
  • Güzel koku sürünmüş olmak. (Sıkça yapılan hatalardan birisi olarak güzel kokulu sabun, detarjanların kolanyalı mendil olarak kullanılması söylenmektedir.)
  • Cinsi münasabette bulunmak, şehevi söz ve fillerde bulunmak,
  • Diğer insanlar ile tartışmak, kavga etmek, onları incitmek,
  • Mekke harem hudutları içerisinde yer alan yetiştirilen büyüyen ot ve ağaçların koparılması.

İhramlı bir kişinin duş alması, duş alma esnasında kokusuz sabun kullanması, yüzük, kemer, kol saat, boyun çantası takması, kirlendiği vakit kokulu madde kullanmadan ihramının yıkanması, giymiş olduğu ihramın kirlenme, yırtılma vb. durumlarda başka ihramlar ile değiştirilmesi, pişik ve ayak yarıkları gibi durumlarda kokusuz krem kullanılması, başını kapatmadan battaniye, pike örtünmesi, şemsiyenin kullanması caiz olduğu söylenmektedir. Giydiği terlikte dikişin bulunması ihram için bir zarar vermeyecektir.

Tavafa Nereden Başlanır?

Hacer-i Esved’in bulunduğu köşeden Kabe sola alınarak ve kapısına doğru sağa gidilerek Kabe’nin etrafında dönüş yapılır.
Her bir tur Hacer-i Esved’in bulunduğu köşeden başlar ve yine aynı yerde son bulur. Kabe etrafında yapılan turlardan her birine
şavt denir. Kabe etrafında yapılan tavafın tamamlanabilmesi için yedi şavt gereklidir. Bunun dört şavtı farz, üç şavtı vaciptir.
Vacip olan şavtlardan birini terkedenin sadaka vermesi gereklidir. Her bir tavaftan sonra iki rekat namaz kılmak sünnettir.
Tavaf’ın çeşitleri;
1- Tavaf’ı Kudüm; Mekke dışından, Mekke-i Mükerreme’ye varıldığı zaman yapılan tavaf türüdür. Bu tavaf, afaki için, yani mikat
haricindeki beldelerden Mekke-i Mükerreme’ye gelen kişiler için sünnetir. Tavafı Kudüm Mekke’de yaşayan kişilere sünnet değildir.
2- Tavaf-ı Ziyaret; Bu tavaf türü, Arafat’tan inildikten sonra yapılır. Haccın iki rüknünden biri bu tavaftır ve şavtı farzdır.
Tavaf-ı ziyaretin sahih olması için şartlar vardır; önceden niyet, ihram, vakfe bu tavafın çoğunluğunu yapmak, bayram günüyle
ve ondan sonraki günlerde olması, mekan olarak mescidin içinde olunması ve tavafın bizzat yapılmasıdır.
Tavaf-ı ziyaretin vacipleri de; gücü yetenin yürümesi, her işe sağdan başlanılması yedi şavtın tamamlanması, abdestli olunması,
avret yerlerinin örtülmesi ve kurban bayramı günlerinde tavafın yapılmasıdır.
3- Tavaf- Sader; Hac esnasında, cemrelerin taşlanması bittikten sonra, Mina’dan Mekke’ye inildiği vakit yapılan tavaf türüdür.
Tavaf-ı Sader’in müstehab şekli, sefere çıkılmak istendiği zaman yapılmasıdır. Bu tavaf afaki olanlar hakkında vaciptir. Haccın
menasih bununla son bulur. Hacılar bu tavaf türünden sonra ihramdan çıkar ve afakiler Kabe’ye veda edip vatanlarına dönmeye
hazırlanırlar.
4- Tavaf-ı Tatavvu; Mekke-i Mükerrem’de bulunan kişilerin zaman zaman yaptıkları tavaf şeklidir. Bu tavaf nafile bir tavaftır.
Mekke dışından gelenler için nafile tavaf, nafile namazından efdal kabul edilmektedir.
5- Tavaf-ı Umre; umre esnasında yapılan ve dört şavtı umrenin rüknünden ibaret olan tavaftır. Umrede kudüm ve sader tavafları
yoktur. umreye ihram ile başlanır ve saç traşı olma ile nihayet verilir.
Tavaf-ın kısımları; 
1- Farz olan tavaf; yapılmadığı zaman yapmayanın haccının hükümsüz olduğu ‘ tavaf-ı rükün’dür.
2- Vacib olan tavaf; Mekke’den ayrılırken yapılan veda tavafı
3- Sünnet olan tavaf
Tavaf-ın Şartları
1- Tavafın mescid-i haram dahilinde yapılmasıdır.
2- Yapılacak olan tavaf ‘tavaf-ı ziyaret’ise, bayramın birinci günü fecir doğduktan sonra başlanmasıdır.
3- Tavaf-a hacer-i esved’ten başlanmalıdır.
4- Kabe etrafında yedi defa dönülmelidir.

Kabe’nin Kapısı Altın Mı?

Kabe, sözlükte küp şeklinde ya da dört köşeli olmak anlamında kullanılan ka’b kökünden gelen “küp şeklinde olan nesne” demektir.

Kabe’nin Allah’ın evi olarak adlandırılmasının sebebi özellikle Hac Suresine dayandırılmaktadır. Hac Suresi 26.Ayette: “Bir zamanlar Kabe’nin yerine İbrahim’e şu şekilde hazırlamıştık: Sakın bana hiçbir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, orada (kıyama) duranlar, rüku edenler ve secdeye varanlar için evimi tertemiz et.”

KABE’NİN İÇİ

Siyah taşlardan yapılan Kabe duvarları, 25 cm. yükselikte, 30 cm. kadar çıkıntılı bir mermer kaide üzerinde yer almaktadır. Tavana çıkmak için Kabe’nin içinde bir merdiven, üç ağaç sütun yer alır. Tavanda altın ve gümüş kandiller asılı durmaktadır. Yerden 2 m.yüksekliğinde altın kapısı bulunmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman devrinde tavanı onarılan Kabe’nin 5.onarımı 1.Ahmed döneminde yapılmış, 4.Murad döneminde oluşan sel baskını sonucunda üç cephesi hasar görmüş ve aynı padişah tarafından düzeltilmiştir.

Kabe’nin ilk binasında bulunan yüksekliği 4,32 m ve iki kapısı yere bitişik bulunmaktaydı. Biri doğuda diğeri de batıda bulunan bu kapılar, İbrahim (a.s) zamanında binasında çatı yoktu ve kapılara da açılıp kapanan kanat konulmamıştı.

Kabe’nin içinde bulunan kuyu ise hediyeler konulmak için kazılmıştı. Kabe’nin dışı ve içi birçok zaman tamirat işlemi görmüştür.

Kabe’nin mevcut yüksekliği yapılan inşa dönemlerinde sürekli olarak değişikliğe uğramıştır. Örnek vermek gerekirse:

İbrahim(a.s) döneminde 4,32 m,

Kureyş döneminde 8,64 m,

Abdullah b. Zübeyr döneminde 12,95 m olarak kaydedilmiştir.

Abdülmelik b.Mervan döneminde ise bu yükseklik korunmuştur.

KABE’NİN KAPISI

Hz. İbrahim tarafından inşa edilen Kabe’de, yerle aynı hizada bulunan bir kapı yer almaktaydı. Kureyş kabilesi Kabe’yi yeniden inşa ederken el-Muğire’nin önerisi üzerine kapının yerden yüksek tutulmasına karar verilmiştir.

Abdullah b. Zübeyr’in inşasında ise Kabe’de yeniden yer seviyesine getirilmiş ayrıca Kabe’nin batı tarafında Rükn-i Şami ve Rükn-i Yemani arasında yeniden bir kapı ilave edilmiştir.

Haccac devrinde ise kapı tekrar Kureyş dönemindeki haline getirilmiş ve batı tarafında yer alan kapı kapatılmıştır.

KABE’NİN KAPISI ALTIN MI?

Şuan da bulunan Kabe’nin kapısı saf altından yapılmıştır. Kapıyı yapan ise Kral Halid b. Abdülaziz’dir.

Ayrıca Kabe’nin anahtarı Kureyş Kabilesi’nde yer alan Es Sidane Seybe ailesinde bulunmakta ve her yıl örtüsünü değiştirme şerefini de elinde bulundurmaktadır.

Kabe Canlı Yayın

Kutsal topraklarda yer alan Kabe’yi görmek her müslümanın isteğidir. Bu imkana sahip olamayanlar için aşağıda bulunan araç ile Kabe canlı yayın takip edebilmeniz mümkündür.

“Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytulah’ın temellerini yükseltiyor. Şöyle diyorlardı Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur: şüphesiz sen işitensin, bilensin.”(Bakara Suresi-ayet:127)

Kâbe’nin yapılışı hakkındaki rivayetlere göre, Hz. Adem ile Havva cennetten çıkarıldıkları vakit yeryüzünde Arafat’ta buluşurlar, beraberce batıya doğru yürürler. Kâbe’nin bulunduğu yere gelirler. Bu esnada Hz. Adem, bu buluşmaya şükür olmak üzere rabbine ibadet etmek ister ve cennet’te iken, etrafında tavaf ederek ibadet ettiği nurdan sütunun tekrar kendisine verilmesini istediler. İşte o nurdan sütun orada tecelli eder ve Hz. âdem, onun etrafında tavaf ederek Allah’a ibadet eder. Bu nurdan sütun Hz.Şit zamanında kaybolur, yerine bir taş kalır. Bunun üzerine Hz.Şit onun yerine taştan onun gibi dört köşe bir bina yapar ve o siyah taşı binanın bir köşesine yerleştirir. İşte bugün hacer-ül esved diye bilinen siyah taş o taştır. Sonra Nuh tufanında bina kumlar altında uzun bir süre kalır.

Hz. İbrahim Allah’ın emri ile Kâbe’nin bulunduğu yere gider. Oğlu İsmail, annesi ile birlikte orada iskân eder. Sonra İsmail ile birlikte Kâbe’nin yerini kazar. Hz.Şit tarafından yapılan binanın temellerini bulurlar ve o temellerin üzerine bugün mevcut olan Kâbe’yi inşa ederler.

Kâbe, İslam dininin ilk ve en kutsal mekânı olarak kabul edilir. Bu yapının etrafında, Mescid-i Haram bulunur. Yeryüzündeki bütün Müslümanlar, nerede olursa olsunlar, namazlarını Kâbe’ye dönerek kılarlar. Kâbe’nin olduğu yöne kıble denilir. İslam’ın beş temel şartından biri olan, hac esnasında Kâbe; veda tavafı ve ziyaret tavafı ile birlikte yılda en az iki defa ziyaret edilir. Hac esnasında milyonlarca hacı toplanarak aynı gün tavaf yaparlar.

Kâbe, tarih boyunca birçok değişikliklere maruz kalmıştır. Çeşitli dönemlerde kısmen ya da tamamıyla yeniden inşa edilmiştir.

İslam’dan önce Kâbe’de pagan Araplar tarafından kutsal sayılan 360 tane put bulunuyordu. Bunların en büyüğü al-ilah olduğu, güneşle evli olduğu ve üç kızının olduğuna inanılırdı. Putların yanı sıra İbrahim, İsmail, İsa ve Meryem’in figürlerinin de yer aldığı söylenir.

Peygamberimiz Hz. Muhammed(s.a.v) zamanında Kâbe Müslümanların kontrolüne geçti ve bütün putlar kaldırıldı.

Yezid ile İbn-i Zübeyr savaşında Kâbe, mancınık atışından isabet almış, yıkılmış ve yanmıştır. İbn-i Zübeyr, Kâbe’yi yıkıp yeniden inşa etti. Mervan döneminde ise Kâbe eski haline döndürüldü.

Osmanlı padişahları dönemlerinde de Kâbe’nin çeşitli tamirat ve inşa çalışmalarına her türlü yardımlar yapılmıştır. Son halini kabe canlı yayın seçeneği ile sitemizden izleyebilirsiniz.

Hacerül Esved Nedir?

İbrahim peygamber Kabe’nin inşası bittikten sonra oğlu İsmail (a.s) ile tavafa başlangıç yerini belirtmek için: “İsmail, bana bir taş getir de tavafın nerede başlayacağını işaret edeyim.” dedi. İsmail aleyhimsselam da bunun üzerine Cebel-i Kubeyş üzerinden bir taş alıp babasına vermişti. O da tavafın başlangıcını belirlemek için bugünkü Kabe’nin köşesine taşı koydu. Taş, yumurta şeklinde ve 18-19 cm. yarıçapındaydı. Konulduğu yer, yerden üç arşın 4 parmak yüksekliğinde bulunuyordu. Bu kadar yükseğe konulmasının sebebi herkes tarafından görülmesi içindir. Renginin başlarda beyaz olduğu bu taşın çokça selamlanıp öpüldüğü için kırmızımsı hale geldiği rivayet edilmektedir. Hacer-ül esved, melekler tarafından, peygamberler tarafından ve peygamber efendimiz tarafından öpüldüğü rivayet edilmiştir. Hacer-ül esved’i öpmek, Allah’ın saltanatının bir işaret olması dulasıyla bir hürmet, teslimiyet ve ikrar manası içermektedir. İşte bu yüzden, Hz. Ömer şöyle demiştir: “Vallahi seni öpüyorum. Senin taş olduğunu, zarar ve fayda veremeyeceğini de biliyorum. Eğer Resulullah’ın seni öptüğünü görmeseydim, seni öpmezdim.”

Kabe, Huzaalıların elinde bulunmasından sonra Hacer-i Esved rakipleri olan Cürhümlüler tarafından kaçırılıp sonradan tekrar Huzaalılar yeniden ele geçirip yerine koymuşlardır. Sonraki zamanlarda Abbasi Halifelerinden olan Muktedirbillah zamanında Mekke’yi zaptetmiş olan Karamite reisi Tahir tarafından koparılmış olan Küfe Mescidine konulmuştur. 20 yıl sonra, Halife Muti Billah tarafından 24 bin dinar karşılığından alınıp Mekke’ye getirilip bugünkü yerine konulması sağlanmıştır.

Hacer-i Esved zamanlar oluşan yangınlarda kırılmalara mağruz kalmıştır. 12 parça olarak birleştirilme işlemi uygulanmıştır. Küçük bir bölümü Kanuni zamanında bir hadım ağası tarafından İstanbul’a getirilmiş, Süleymaniye civarında bulunan Kanuni türbesine asılmıştır.

Rivayetlere göre, Hacer-i Esved kıyamet gününde Kabe’yi tavaf edenler şahitlik yapacaktır bu yüzden buradaki görevimizi iyi getirmek gerekir. Halk içerisinde hacdan gelen insanların avuçlarının iç kısımlarının öpülmek istenmesi hacca giderek tavaf edenlere Hacer-i Esved’in şahitlik ettiği düşünülerek, şahitliği bir de öperek ya da dokunarak hissetmek, temas kurmak istenmesidir. Hacının “elestü birabbiküm” bezminde yer alan ikrarı etmeleri burada yenilenmiş olduklarından memleketinde bulunarak henüz hacca gidemeyenleri onu tasdiklemeleri, avuclarının içlerini öpmeleri bu yüzdendir.

Zemzem Suyunun Hikayesi

İbrahim (a.s), Allah’ın emri üzerine hanımı olan Hacer validemizi ve oğlu Hz.İsmail’i bugünkü Zemzem kuyusunun olduğu alana bıraktı. O tarihlerde Mekke’de yerleşim yeri yoktu. Dolayısıyla su da bulunmuyordu. Hz.İbrahim, hanımı ve oğlu İsmail için biraz hurma ve biraz su bırakarak oradan ayrılmıştı.

Yiyecek ve içeceğin bulunduğu bu yerde bulunmak, kalmak Hz.Hacer’i oldukça zorlamıştı. Fakat diğer taraftan kendilerinin oraya bırakılmasını emreden Cenab-ı Hak olduğuna göre bunu düşünmekte yersiz olacaktı. Rızk sahibi Allah olduğuna göre elbette kendilerinin de durumlarını bilmekteydi.

Bir zaman sonra Hz. İbrahim’in bırakmış olduğu su bitmişti. O günlerde henüz bebek olan Hz. İsmail ağlamaya ve su istemeye başlamıştı. Annesi bu durum karşısında ne yapacağını şaşırmıştı. Süt yoktu su da yoktu. Hz. İsmail’in ağlamalarına daha fazla dayanamayan Hz. Hacer, Safa Tepesine çıktı. Bu tepeden birini görebilmek amacıyla sağa sola bakınmaya başladı. Kimseyi göremeyince Safa ile Merve arasında koşturmaya başladı. Merve tepesine ulaştığında bir ses işitti. Zemzem kuyusunun yanında Hz. Cebrail’i görmüştü. Burada Hz. Cebrail kanadıyla rivayete göre de ayağıyla yeri kazıyordu. Suyun aktığını gören Hacer validemiz bu durum karşısında çok sevinmişti. Suyun aktığını gören validemiz Türkçe’de “dur , dur” anlamına gelen “zemzem” dedi. Su akmasın diye önüne set koydu ve havuz gibi bir yapı yaptı. Sudan alarak testisini doldurdu. Sudan içti ve Hz. İsmail’i emzirdi. Bu arada Cebrail (a.s), Hacer validemize hitaben:

“Sakın, helak oluruz, zarara uğrarız diye korkmayın. İşte şurası Beytullah’ın (Kabe’nin) yeridir. O beyti şu çocukla babası yapacaktır. Muhakkak ki, Cenab-ı Hak o işin ehlini zayi etmez” dedi.

Zemzem kuyusunun ortaya çıkma hikayesi bu şekildedir. Hacer validemiz suyun önünü esmeyip, set oluşturmasaydı su bir ırmak haline gelecekti. Hz. Muhammed (s.a.s) bir hadisinde şöyle demektedir:

“Allah, İsmail’in annesi Hacer’e rahmet etsin. O, Zemzem’i kendi haline bıraksaydı veya avuçlamasaydı; muhakkak Zemzem akar, bir ırmak olurdu.” (Buhari)

Zemzem, gıdalı ve mübarek bir sudur. Hacer validemiz ve Hz. İsmail uzun bir süre boyunca yemek yemeden sadece bu suyla idare edebildiler.

İhram Nedir?

İhram kelimesi üzerinde durduğumuzda, lügatta ihram kelimesi: “Ayaklar altına alınamayan bir hürmete girdi” anlamına gelen ahreme fiilinin mastarıdır.

İhrama girene “haram” denilmektedir ki bu ihrama girdiği manasındadır. İhrama giren kişiye ihramlı olduğu sürece muhrim adı verilmektedir.

Hac ya da umre yapacak bir müslümanın ilk yapacağı iş ihrama girmektir. İhrama girmek hac ya da umrenin şartlarından birisidir. İhram olmadan hac, umre gibi vazifeler yapılamaz.

Haccın şartlarından birisini oluşturan ihram normal, gündelik zamanda yapılması mübah olan bir takım davranışların, belirli bir süre kendisine yasaklanmasıdır. İhrama girme de denilmektedir. İhrama girmek için ilk olarak yapılması gerekenlerden birisi kişinin üzerine bürünülen havlu, benzeri türden dikişsiz kıyafet giyilmesidir. Halk arasında bu kıyafete ihram denilmektedir. Ancak ihram’ın tam karşılığı bu kıyafet değildir. Çünkü adabına göre ihrama girilmediği sürece sadece örtülere bürünme ile ihrama girmiş sayılmamaktadır.

İhrama Nasıl Girilir?

İhram’a girmenin iki unsuru vardır; niyyet ve telbiye… İkisinin de bir arada bulunması gerekmektedir. Bunlar yerine getirilmeden ihrama girilmiş sayılmaz. Telbiye yapılıp niyyet edilmezse ihrama girilmiş olunmaz. Hanefi fükahasına göre, niyyetle telbiyenin arasının açılamayacağını, ikisinin bir arada bulunması gerektiğine dikkat çekmiştir.

Husam-ı Şehid bu konuda ” İhrama niyet ile girilir fakat bu telbiye ederek olur. Nasıl ki namaza niyetle girilir fakat tekbir almak şartı iledir. Sadece tekbirle girilmez” hükmü mutemed kavil olarak beyan edilmiştir. Yani namaz kılacağımız zaman nasıl ki niyet ve tekbir ile başlanılıyorsa ihrama’a girmek de niyyet ve telbiye ile olmaktadır.

Niyet: Haccın şeklini kalben belirlemektir. Dil ile söylenmesi ise müstehaptır. Umre için yapılıyorsa niyette ona göre yapılmalıdır.

Umre için niyet şöyle yapılır:

“Allah’ım umre yapmak istiyorum. Bunu kolaylaştır ve kabul eyle”

Telbiye: (Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk, innel hamde ve’n-ni’mete leke ve’l mülk lâ şerike lek) demektir.
“Allah’ım! Davetine icabet ediyorum. Emrine boyun eğiyorum. Bütün varlığımla sana teslim oldum. Senin hiçbir ortağın yoktur. Tekrar tekrar davetine icabet ediyorum. Şüphesiz hamd sana mahsustur. Nimet senindir mülk de senin. Senin hiçbir ortağın yoktur.”

Tavaf Nedir?

Tavaf kelime itibariyle bir şeyin etrafında dönmek, dolaşmak anlamına gelmektedir. İslam’da ise Kabe’nin etrafının yedi defa dönülerek yeri getirilen bir ibadettir ve haccı esaslarından birini oluşturmaktadır.

Kabe dönüşü sırasındaki her bir tura şavt adı verilir. Her tavaf ise yedi şavttan oluşmaktadır. Kabe’nin Hacerü’l Esved tarafından başlanılarak sağa doğru yapılarak başlangıç noktasına gelinmesiyle birlikte bir şavt tamamlanmış olur. Her şavtın başlangıcı için Hacerü’l Esved tarafına yönenilmektedir. Mümkünse el sürülerek öpülmekte yoksa karşıdan tekbirle eller kaldırılarak el sürme işareti yapılmaktadır. Buna istilam (selamlama) adı verilmektedir. İstilam ise Allah ile yapılan sözleşmeyi ve bu sözleşmeye olan bağlılığı bir temsil etmektedir. Tavaf için belirtilmiş bir saat yoktur. Gece, gündüz istenilen zaman aralığında yapılmaktadır. Tavaf esnasında tebir, tehlil ve salavat okunmaktadır. Tavaf işleminin bitiminde sonra haccın vaciblerinden olan iki rekat namaz kılınır.

Hac’da üç tavaf bulunmaktadır. Bunlar; kudüm, ziyaret ve veda(sadr) tavafıdır. Ayrıca bu tavaflar dışında isteğe bağlı olarak nafile ve umre tavafları da bulunmaktadır. Her tavafın farklı gayeleri vardır.

Tavaf Çeşitleri

Hac ile ilgili olan ve olmayan farz, sünnet, vacip, nafile başka tavaflarda bulunmaktadır. Fakat bunların vacipleri, sünnetleri, sıhhat şartları, yapılış şekilleri aynı olan tavaflardır. Hac’da kudüm, ziyaret, veda tavafı olmak üzere üç tavaf bulunuyordu. Umrede yapılan tavaf işlemine ise umre tavafı adı verilir. Hac ve umre ile ilgili olmayan başka tavaflar işe aşağıda açıklanmıştır:

  • Nezir Tavafı: Tavaf etmeyi adayan kişi, nezrini yerine getirmesi vacip olmaktadır. Bu işlem için belirli bir zaman belirlenmiş ise belirtilen zamanda, zaman belirlenmediği takdirde ise uygun bir zamanda adanmış olan tavaf yerine getirilmektedir.
  • Tahiyyetü’l Mescid Tavafı: Kişinin bir mescide girdiğinde kılması sünnet olan Tahiyyetü’l Mescid’in yerine Mescid’i Haram her girişinde hürmeten ve mescidin selamlamak için tavaf yapılması müstehaptır. Bu selamlama tavafı işlemine Tahiyyetü’l Mescid tavafı adı verilmiştir. Hac ya da umre gereğince yapılacak olan tavaf bu işlemin yerini tutmaktadır.
  • Tatavvu Tavafı: Mekke’de bulunulduğu zaman boyunca hac ve umreyle ilgili olarak yapılmış olan tavafların haricinde zaman buldukça yapılan nafile tavaflardır.

Kabe-i Muazzama Nedir?

Kabe-i Muazzama, Beyt-i Atik veya Türkçesiyle Kabe

Mekke’de bulunmakta olan ve yaklaşık küp şeklindeki bir ibadethanedir. İslam dininde ilk ve en kutsal mekan olarak kabul edilmektedir. Bu ibadethanenin etrafında Mescid-i Haram bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de Kabe’nin Hz.İbrahim ve oğlu İsmail tarafından inşa edildiği belirtilmektedir.

Dünya üzerinde yer alan tüm müslümanlar her nerede bulunurlarsa bulunsunlar namaz kılmak için kabe tarafına dönerek namaz kılmaktadırlar. Kabe’nin bulunduğu yöne kıble adı verilmiştir. İslam’ın beş temel şartlarından birini oluşturan hac ibadetinde Kabe, farz olan ziyaret tavafı ve vacip olan veda tavafı olmak üzere iki kere tavaf edilmektedir. Bunların dışarısında kalan tavaflar ile sünnet olarak kabul edilmektedir. Tavaf ise tepeden bakıldığında saat yönünün tersinden Hacerü’l Esved köşesinden başlanılarak Kabe’nin etrafında tam olarak 7 tur yürümektir. Tavaf esnasında dönülmekte olan her tura şavt adı verilir. Tavaf, umrenin şartları arasında bulunmaktadır.

Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur:

Allahü teala, Kabe’yi, O Beyt’i Haram’ı insanlar için diş işlerinde bir düzen ve dünyada cinayetten emin bir yer kıldı. (Maide suresi:97)

Kabe’i muazzamaya bakmak sevaptır. İlk görüldüğünde yapılan dualar kabul olunur. Peygamber Efendimiz (a.s) Kabe-i muazzamayı gördüğü zaman şöyle dua etmiştir:

“Ey Allah’ım! Bu beytin şerefini, saygısını, heybetini arttır. Hac ve umre yapanların da şerefini, din gayretini, azametini (büyüklüğünü) ve keremini (cömertliğini) ziyade et.” (Ezraki)

Kabe-i muazzama’nın ilk yapılışı; meleklerin de yardımıyla Adem (a.s) tarafından inşa edilmiştir. Nuh (a.s) döneminde yaşanan tufana kadar dönem dönem tamir işlemi uygulandı. Tufandan sonra, İbrahim (a.s) dönemine kadar yeri belirsiz olarak kalmıştı. İbrahim (a.s) oğlu İsmail (a.s) ile birlikte Allah’ın emriyle Kabe’i muazzama yeniden inşa edildi. İbrahim peygamberden sonra dönem dönem yakılıp tekrar inşa edilmiş olan Kabe-i muazzama, Hz.Muhammed (s.a.s) 35 yaşında iken 683 yılında Mekkeliler tarafından tekrar inşa edilmiştir.

Kabe-i muazzama dört köşe, taş yapıda ve 17 metre yüksekliktedir. Kuzey duvarı ölçüleri 8,8 m, güney duvarı ölçüleri 7 metre, doğu duvarı 11,9 metre, batı duvarı ise 12,8 metre uzunluğundadır. Doğu, güney duvarları arasında Hacer-ül esved taşı bulunmaktadır.