Nisap Nedir ?

Nisap kavramı; zekât, sadaka ve kurban ibadetlerine benzeyen ibadetlere konulmuş bir zenginlik ölçüsüdür. Nisap’a minimuma indirgenmiş zenginlik ölçüsüde denebilir.

Nisap kavramı içerisine giren bir müslüman, sadaka ve yahut zekât alamaz. Ve bunun yanı sıra sadaka vermekle, kurban kesmekle yükümlü olur.

Hadis-i Şerifler’de günümüz meselelerinin bir çoğu açıklandığı gibi, zenginliğinde ölçüsünün nasıl yapılacağı da açıklanmıştır;

Nisap miktarını şu şekilde sıralayabiliriz:  80,18 gr. altın veya bunun tutarında para veya ticaret malı; 40 koyun veya keçi, 30 sığır, 5 deve.

Bu durumda anlıyoruz ki o dönemde zenginliği belirleyen kriterler bu şekildeymiş. Zenginlik kriterleri günümüzde de hemen hemen aynıdır. O nedenle yukarıdaki zenginlik sıralamasını göz önünde bulundurarak günümüzde de nisap miktarını bu şekilde hesaplayabiliriz.

Haşr Olmak Ne Demektir ?

Haşr, Arapça lûgatın’da şu anlama geliyor; bir topluluğu bulunduğu yerden çıkarmak, meskenlerinden koparıp başka bir yere sevketmek, sürgün etmek ve bir yere toplamak.

İslam-i terim olarak Haşr kelimesi; insanların öldükten sonra dirilip dünyada iken yaptıkları işlerden ve söyledikleri sözlerden dolayı sorguya çekilmek üzere “mahşer” denilen yere çıkarılmaları ve burada toplanmaları olayıdır. Kıyamet gününe “yevmü’l-ba’s” (tekrar dirilme günü) ve ” yevmü’n-neşr” denildiği gibi, “yevmü’l-haşr” (toplanma günü) de denir.

Haşr olan insanlar, Allah’ın huzuruna, dünyada işlemiş olduğu ameller’e uygun bir şekilde getirilecektir.

Bir misal olarak;

Allah yolunda öldürülüp, şehid olanlar, kıyamet gününde, yaralarının kanı akarak gelirler. Rengi kana ve kokusu miske benzer. Allahü tealanın huzurunda haşr oluncaya kadar, bu hal üzere bulunurlar. (Dürret-ül-Fahire)

Bunun haricinde insanlar nasıl yaşar ise öyle ölür, nasıl ölürler ise’de öyle uyanacaklardır.

Hadis-i Şerif’te bu konu tam olarak şöyle dile getirilmektedir;

İnsan nasıl yaşarsa öyle ölür; nasıl ölürse öyle dirilir; nasıl dirilirse öyle haşrolur.

O yüzden Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam bizleri şu konuda ikâz eder;

Ey ümmetim ve Eshabım! Siz ölülerinizin kefenini bol tutunuz. Zira benim ümmetim kefenleriyle haşr olunurlar. Halbuki başka ümmetler çıplaktırlar. (Tezkire-i Kurtubi)

Günümüzde Din Felsefesi adına iş yaptıklarını söyleyenlerin ekserisi, ölümden sonra Haşr olma meselesini inkar etmektedirler. Bu görüşte bulunmak, bu görüşe katılmak, bu görüşe destek vermek kişinin İslam dininden çıkmasına sebep olur.

Kur’an-ı Kerimde bu mesele şöyle anlatılır;

İnsan zanneder mi ki, biz onun kemiklerini toplayıp bir araya getiremeyeceğiz. Evet biz, parmak uçlarını bile derleyip iade etmeğe kadiriz.(Kıyame / 3-4)

Değerli kardeşlerim, bu konuyu daha iyi idrâk edebilmeniz adına sizlere şu kıssayı nakletmek istiyorum;

Tâbiûn devrinin tefsir ve hadis alanında ünlü zâhidlerin arasında yer alan Said bin Cübeyr vardır. Böylesi mübarek bir insanı dünyanın en zâlimleri arasında yer alan Haccâc öldürtmüştür. Haccâc, Said’in öldürülmesi kararını vermiş ve onu karşısına almıştır:

– Seni öyle bir ölümle öldüreceğim ki, geçmiş ve geleceklere ibret olacaksın.” demiştir.

Bu sözü duyan Said, Haccâc’a, asıl ibretlik sen olacaksın mesajı verircesine ona güldü. Bu gülüşle kalbine ok gibi saplanan mânâ ile Haccâc telaşla Said’e sordu:

– Ne gülüyorsun be adam? dedi.

Said (Radiyallahü Anhüm)’in cevabı şu oldu:

Senin Allah karşısındaki cüretine ve bunca zulmüne rağmen Allah’ın sana hâlâ imkân vermesine gülüyorum. Ne kadar acınacak ve gülünecek hâlin var biliyor musun ey zavallı adam?

Ve işkence başladı. Birgün sonra Said öylesine bitkin düştü ki, sesi zor duyulur hâle geldi. Şu istekte bulundu:

Ölüm ânım yaklaştı. Bırakın da 2 rekat namaz kılayım.

Haccâc sinirle şunları söyledi:

– Kıl, fakat Müslümanların kıblesinin tersine dönerek.

Said hazretleri iki büklüm doğruldu. Gösterilen istikamete döndü ve şu âyeti okudu:

Doğu da batı da Allah’ındır. Nereye dönerseniz dönün, Allah’ın yüzü ile karşılaşırsınız.“(Bakara Sûresi, Âyet: 115)

Said (Radiyallahü Anhüm) 2 rekat namazını bitirdi, bitirir bitirmez de boynu vuruldu.

• Her iki gecede bir hatim eden.

• Sık sık ağlayıp yanındakileri de ağlatan.

• Ağlamaktan gözleri şişen… Said, dünyaya böylece veda etti.

Haccâc ise ölürken bir türlü canı çıkmıyordu. Dalıp dalıp ayılıyor ve şöyle diyordu:

– Said bin Cübeyr beni bırakmıyor ki öleyim. Yakama yapışmış “Beni ne hakla öldürdün?” diye soruyor.

Uzun bir can çekişme sonrasında ölen Haccâc rüyada görüldü. Şöyle diyordu:

– Öldürdüklerimin her biri beni bir defa öldürüyor, yeniden diriliyorum; fakat Said beni yetmiş kere öldürdü. (Ebu’l-Kâsım Kuşeyri, Letaifu’l-İşaret. c/8. Sf: 9)

Bu yazımızda sizlere Haşr olma meselesini ve bu meselenin ciddiyetini izâh etmeye çalıştık. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere Allah’a emanet olun..

Hacer el Esved Taşının Hikayesi

Hacer el Esved nedir : Hacer el Esved Arapça Siyah Taş anlamına gelmektedir. Hacer taş, esved siyah anlamına gelmektedir. Türkçe okurken Hacer ül esvet şeklinde okumak yaygındır. Hac ve Umre esnasında yapılan tavaflarda Hacer el Esved taşı selamlanmaktadır.

Hacer el Esved Taşının Hikayesi : Hacer el Esved taşının ilk olarak Kâbe üzerine yerleştirilmesi Hz. İbrahim zamanında olmuştur. Zaman içerisinde Kâbe zarar görmüş ve onarılması gerekmiştir. Onarma işlemini yapan Hz. İbrahim oğlu Hz. İsmail’e bir taş getirmesini ve bu taş sayesinde tavaf yapanların tavafın başlangıç ve bitiş yerini bilmelerine imkan sağlayacak bir işaret oluşturacağını söylemiştir.  Hz. İsmail de bunun üzerine Kubeys dağından (Cebel-i Kubeys) bir taş alarak babası Hz. İbrahim’e verdi. Hz. İbrahim bu taşı herkesin görebileceği uygun yüksekliğe yerleştirdi.

hacer el esved taşı

Tirmizi’nin naklettiği hadislerde Hacer el Esved taşının ilk dünyaya geldiğinde cennetten indirildiğine ve bembeyaz olduğuna, zaman içinde insanların günahları sebebiyle Hacer el Esved taşının kararak siyah görüntüye dönüşmesi anlatılmaktadır.

Peygamberimiz (sav) 35 yaşlarındayken bir sel felaketinde Kâbe zarar görmüş ve Hacer el Esved taşı yerinden çıkmıştır. Mekkeliler tarafından Kâbe tekrar inşa edilmiş ancak Hacer el Esved taşının hangi kabile tarafından yerine yerleştirileceği sorun olmuştur. Mekkelilerin ileri gelenlerinden gelen ” Kâbe’ye ilk girecek kişiyi hakem tayin edelim.” fikri kabul görmüş, kapıdan ilk giren Hz. Muhammed (salat ve selam üzerine olsun) hakem seçilmiştir. Peygamberimizin (sav) halk içindeki adı “Muhammed’el Emin” olmasından da sebep kimse itiraz etmemiştir. Peygamberimiz bu sıkıntının çözümü için bir örtü getirilmesini ister. Bu örtünün üzerine Hacer el Esved taşı yerleştirilir. Örtüyü her kabilenin reisi bir ucundan tutar ve bir seviyeye kadar hep birlikte kaldırırlar. Sonra kendi elleriyle taşı alıp yerine yerleştirir.

Hacer el Esved taşı hakkında pek bilinmeyen tarihi bir vâkaa  Kâbe’nin Huzaalılar kabilesinin eline geçmesinden sonra bu kabilenin rakibi olan Cürhümlüler tarafından Hacer el Esved taşının yerinden çıkartılarak kaçırılması, sonrasında yapılan mücadeleler ile tekrar kazanılması ve yerine yerleştirilmesidir. Bu, tarihteki son olay değildir. Abbasiler zamanında Mekke ele geçirildiğinde Hacer el Esved taşı yerinden sökülerek Küfe mescidine konulmuş, 20 sene sonra halife tarafından satın alınarak Mekke’ye getirilmiş ve yerine konulmuştur.

hacer el esved taşı

Hacer el Esved taşının kırık parçası İstanbulun neresinde? : Hacer el Esved taşı çıkan bir yangında kırılmış ve 12 parçaya bölünmüştür. Tekrar birleştirilen Hacer el Esved taşına ait küçük bir parça Kanuni Sultan Süleyman zamanında yaşamış olan bir harem ağası tarafından İstanbula yollanmış ve Süleymaniye bölgesindeki Kanuni Sultan Süleyman türbesine asılmıştır.

Bazı insanların ne yazık ki Hacer el Esved taşına gereğinden fazla iltimas gösterdiklerini üzülerek görmekteyiz. Hacer el Esved taşından veya başka bir taştan fayda beklemek şirktir. Şirk Allah’ın en sevmediği günahlardandır. Yardım yalnız ve yalnız Allah’tandır.

Hz. Ömer (r.a.) için : “Biliyorum ki sen faydası ve zararı olmayan basit bir taşsın. Allah Resulü’nün (sav) seni öptüğünü görmeseydim seni öpmezdim” dediği rivayet edilir. [kaynak: Tecrîd-i Sarîh Tercümesi, VI, 108-109]. Bizlerin de Hacer el Esved taşına karşı tutumumuz bu olmalıdır.

 

Kabe – Hacer’ül Esved – Rüknü Yemani – Hicri İsmail

mekke-kabe-

Kabe:

Müslümanların kıblesi, farz namazlar dışında etrafında tavafın hiç durmadığı kutsal mekan. Peygamber efendimiz (sallahlahu aleyhi vesellem) Kabe’yi ilk gördüğünüzde yapacağınız duanın kabul olacağı müjdesini vermiştir. Bazı tur kafileleri Kabe’ye gideceğiniz zaman henüz dışarıdaki duvarların önündeyken başınızı önünüze eğmenizi ister. Tur rehberi kafileyi başı öne eğik halde Kabe’yi rahat görebileceği bir yere götürür ve kafileye artık başlarını kaldırıp Kabe’ye bakabileceklerini söyler. İşte o anda göz yaşlarınıza hakim olamazsınız, belki de hayatınızda ilk kez dizlerinizin bağı çözülür.

Burada yapacağınız duayı daha önceden çok kez düşünmenizi ve hatta bir kağıda yazmanızı tavsiye ederiz. Aksi halde yaşadığınız heyecan ile aklınızdaki her şey bir anda uçabilir.

Şimdiye kadar Kabe yönünde kıldığınız namazlarınızı artık direk Kabe’ye bakarak kılacaksınız. Namazınızı kılarken bu satırların yazarını da hatırlamanızı rica ederiz.

Hacer’ül Esved:

Kabeyi tavaf ederken elinizin içi ile uzaktan selamlayacağınız, Sırf kainatın efendisi öptüğü için milyonlarca insanın öpmek istediği kutlu taş. Umreye gittiğinizde siz de hep bir umut bu taşı öpmek isteyeceksiniz. Eğer Hacer’ül Esved’i öpmeyi kafanıza koyduysanız teheccüt ezanından önce nispeten insanların daha az olduğu zamanda denemenizi tavsiye ederiz. Ancak bir kez daha belirtmek isteriz ki Hacer’ül Esved’i öpmek sünnet olmakla beraber insanlara eziyet etmek haramdır. Biz belki de dünyadaki en şanslı ülkelerden biriyiz çünkü ülkemizde de Hacer’ül Esved’in altı parçası bulunmaktadır. İsteyenler bu parçaları ziyaret edebilir. Bu parçalardan bir tanesi İstanbul’da Sokullu Mehmet Paşa Camisinde, bir tanesi de Edirne’de Eski Camii’de bulunmaktadır.

Rüknü Yemani:

Tavaf sırası düşünüldüğünde Hacer’ül Esved’in bulunduğu köşenin bir öncesinde bulunan köşedeki taştır. Burada sünnet olan avucunuzun içini öperek taşı selamlamanızdır.

Hicri İsmail:

Hz. Aişe (radiallahu anha) bir gün Peygamber Efendimiz (sallahu aleyhi vesellem)’e gelerek kendisinin de Kabe’nin içerisinde namaz kılmak istediğini belirtmiştir. Peygamber Efendimiz (sallahu aleyhi vesellem) de Hz. Aişe’nin elinden tutarak Hicri İsmail’e getirmiş ve burada namaz kılabileceğini, buranın da aslında Kabe’nin içinden bir yer olduğunu ancak daha sonra Kabe’nin yeniden inşası sırasında binanın daraltıldığını bu nedenle bu alanın dışarıda kaldığını belirtmiştir.
Biraz sabır gösterirseniz yarım ay biçimindeki bu alandan içeriye girerek hem Kabe’ye dokunabilir hem de bu alanda namaz kılabilirsiniz. Tavsiyemiz burada namaz kıldıktan sonra kabe duvarını takip ederek Rüknü Yemani’yi ve mümkünse Hacer’ül Esved’i de ziyaret etmenizdir.

 

Medine’de Görülebilecek Yerler – Kuba Mescidi – Hurma Bahçeleri

86740780

Kuba Mescidi:

Peygamber efendimiz (sallahlahu aleyhi vesellem) hicretin birinci yılında Kuba’ya gelmesi sırasında inşa edilen çok basit ve sade bir mescittir. Bu mescit basit olmasına rağmen Kuran-ı Kerim’e Allah-u teala şöyle buyurmaktadır; “Ta ilk gününde temeli takva üzerine kurulan mescit, içinde namaz kılmana elbette daha layıktır. Onun içerisinde tertemiz olmayı seven kimseler vardır. Allah da çokça temizlenenleri sever.” (Tevbe 108, Elmalılı Hamdi Yazır)

Peygamber efendimiz (sallahlahu aleyhi vesellem) de hadisleri ile bu mescidin ne kadar önemli olduğunu ve burada namaz kılmanın bir umre sevabı kazandıracağını şöyle beyan etmiştir; “Kim evinde temizlenir-yani gusleder veya abdest alır- sonra Kuba Mescidine gelir ve orada namaz kılarsa, onun için bir umre sevabı vardır.” Eğer imkanınız var ise bu mescidi farklı zamanlarda çokça ziyaret etmenizi ve içerisinde namaz kılmanızı tavsiye ederiz.

su-kuyusu

Hurma Bahçeleri:

İslam tarihine baktığımızda Medine hurmalıklarının adının çokça zikredildiğini görürüz. Bugün de Medine’deki hurmalıklara gittiğinizde içinizin ferahladığına şahit olacaksınız. Medine civarındaki hurmalıklar içerisinde Türkler tarafından işletilenler de mevcut. Eğer tur programınızda hurmalık gezisi yok ise rehberiniz ile konuşarak programa ekletebilirsiniz.

Hurma bahçelerini ziyaret etmenizin bir faydası da hurma alışverişinizi burada kolaylıkla yapabilecek olmanızdır. Umre dönüşü büyük ihtimalle hem sevdiklerinize ikram etmek için hem de kendiniz yiyebilmek için çok fazla miktar ve çeşitte hurma almak isteyeceksiniz. Hurma bahçelerinde çeşit çeşit hurmayı hem yiyebilir hem de satın alabilirsiniz. Bazı bahçe sahipleri satın aldığınız hurmaları sizin için evinize kadar kargoluyor ya da uçağa binerken alabileceğiniz şekilde ayarlıyor. Bu sayede taşıma zahmetinden de kurtulmuş olacaksınız. Bu bahçelerde hurma bulabileceğiniz gibi hurma kahvesi, hurma poleni, hurma sirkesi gibi çok farklı ürünleri de göreceksiniz.

Hurma bahçelerini ziyaretiniz sırasında hurma ile ilgili muhtemelen daha önce duymadığınız birçok özelliği öğreneceksiniz. Bunlardan birkaçı şöyle;

  • Hurma ağaçlarında erkeklik ve dişilik olmak üzere iki farklı cinsiyet vardır
  • Erkek hurmanın polen kokusu ile meni kokusu birbiri ile aynıdır
  • Erkek veya dişi hurma ağacının kafası kesilirse ağaçlar ölür

İşin heyecanının kaçmaması için daha fazlasını yazmıyoruz, devamını umre ziyaretinizde öğrenebilirsiniz.

Medine’de Görülebilecek Yerler – Kıbleteyn Mescidi

Mescidi-Kibleteyn

Medine merkezine 5km uzaklıkta bulunan bu mescid hem yapısı itibariyle hem de tarihi itibariyle önemlidir.

Kıbleteyn iki kıbleli anlamına gelmektedir. Bu ismin verilmiş olmasının nedeni Müslüman’ların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’dan Mescid-i Haram’a dönülmesinin bu camide olmuş olmasıdır.

İslamiyetin ilk yıllarında Mescid-i Aksa Müslümanların kıblesiydi. Müslümanlar namazlarını kılarken yüzlerini Mescid-i Aksa yönüne dönerlerdi. Ancak bilindiğine göre Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) kıblenin Kabe olmasını istiyor ve gönlünden geçiriyordu.
Bu durum Bakara suresinin 144. ayetinde şöyle ifade edilir; “Yüzünün semada dolaşıp durduğunu muhakkak görmekteyiz; Seni hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. Haydi! Yüzünü Mescid-i Haram’a çevir” Bu ayet tam da Müslümanlar namaz kılmakta iken nazil olmuştur.

Ayetin nüzulundan sonra Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) henüz namazın ilk iki rekatını kılmış iken namazı bozmadan yönünü Mescid-i Haram’a doğru dönmüş ve sahabe efendilerimiz de safları ile birlikte yönlerini değiştirmişler ve namazın son iki rekatını Kabe’ye doğru kılarak namazı tamamlamışlardır.

Bu mescit öncelikle Halife Ömer bin Hattab tarafından yenilenmiş, daha sonra ise Osmanlı döneminde Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1453- 1454 yıllarında yeniden yaptırılmıştır. Umre ziyaretiniz boyunca Osmanlı tarafından yaptırılmış onlarca eser göreceksiniz.

Caminin içerisinde iki tane mihrap bulunmaktadır. Mescid-i Haram tarafında olan ve günümüzde de kullanılan mihrap normal camilerdekinden çok farklı değil iken, ilk kıble olan Mascid-i Aksa yönündeki mihrap erkekler bölümünün giriş kapısının üst kısmında bulunmaktadır.

Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in başından geçen her olayda bizler için bir hikmet vardır. Örneğin bu olayda kıble yönünün namaz sırasında değişmesi alimler tarafından müzakere edilmiş ve çeşitli hükümler çıkarılmıştır. Farz olsun, nafile olsun bütün namazlarda kıbleye dönmek namazın şartlarındandır. Cenaze namazında ve Tilavet secdesinde de kıbleye dönmek gerekir.

Gittiğimiz bir yerde kıbleyi tayin etmeye çalışan ancak namaz sırasında kıble yönünü yanlış hesapladığını fark eden bir Müslüman ne yapmalıdır? Yukarıdaki olaya baktığımızda bu tarz bir durum ile karşılaşan birinin namazını bozmasına gerek olmadığını ve kıble yönünün yanlış olduğunu fark ettiği anda namaz içerisinde yönünü değiştirebileceğini anlıyoruz.

 

Medine’de Görülebilecek Yerler – Tren istasyonu ve Amberiye Mescidi

DSC04492

Medine Tren İstasyonu:

Daha önceki yazılarımızda ecdadımızın kutsal topraklara verdiği önemden bahsetmiştik. Sultan 2. Abdulhamit döneminde yaptırılan Medine tren istasyonu da verilen bu önemin göstergelerinden biridir.
Peygamber efendimiz (sallahlahu aleyhi vesellem)’in kabrine yürüme mesafesinde bulunan bu istasyon, peygamberimizi rahatsız etmemek için Medine’nin girişine inşa ettirilmiştir. Demir yolu ve istasyon inşaatında sadece Müslüman işçilerin çalışmasına özen gösterilmiştir.
Ayrıca yine efendimizin rahatsız edilmemesi maksadıyla tren yolunun Medine’ye giren raylarına keçe döşendiği rivayet edilir.
Ne acıdır ki bu istasyon sadece 9 yıl hizmet verebilmiş ve sonrasında İngiliz’lerin işgali sonucu Osmanlı’nın elinden çıkmıştır. Tren istasyonunun İngiliz’lerin eline geçmesi ile birlikte raylar da sökülmüştür. Bu nedenle şuan istasyona bağlı herhangi bir tren seferi bulunmamaktadır.

Amberiye Mescidi:

Sultan 2. Abdulhamit tarafından tren istasyonunun hemen yanına yaptırılmıştır. İsminin Amberiye olmasının nedeni şöyle anlatılır;

Abdulhamit Han tren yolunun inşaatından sonra her sene hac zamanında hacıların kolaylıkla ulaşım sağlayabilmesi için tren seferi düzenlenmesi talimatını verir. İlk tren seferinde kendisi devlet idaresinde olduğu için sefere katılamaz ve kendi yerine vezirinin hacca gitmesini, gittiğinde Peygamber efendimiz (sallahlahu aleyhi vesellem)’e selamını götürmesini ve onun kabrinden bir tutam toprak getirmesini istemiştir.

Padişah’ın isteği üzerine vezir tren yolu ile hacca gider ve haccını tamamlar. Ancak ne var ki Peygamber efendimiz (sallahlahu aleyhi vesellem)’in kabrinden bir parça toprak almayı unutur. Tam tren istasyonuna geldiğinde padişahın isteği aklına gelir. Tren kalkacağı için de geri dönüp toprak alacak kadar vakit kalmamıştır. “Nasıl olsa padişah anlamaz” diye düşünerek tren istasyonunun karşısında bulunan bu mescidin bahçesinden bir tutam toprak alır ve yola çıkar.

Vezir Padişah’ın yanına geldiğinde Abdulhamit han vezire haccının nasıl geçtiğini ve efendimizin toprak getirip getirmediğini sorar. Vezir de yanında getirdiği toprağı çıkararak padişaha verir. Abdulhamit han heyecanla toprağın içinde bulunduğu bezi açar ve koklar. Sonrasında ise vezirine dönerek; “Bu toprak efendimizin kabrinden gelmiş olsaydı misk kokardı, oysa şimdi amber kokuyor” der. Bunun üzerine vezir mecburen toprak almayı unuttuğunu ve istasyonun karşısına yaptırılan caminin bahçesinden aldığını anlatır. Bunun üzerine padişah “Bizim mescid amber mi kokuyor? Öyleyse adı Amberiye mescidi olsun.” der ve mescid daha sonra bu isim ile anılır.

 

Medine’de Görülebilecek Yerler – Okçular Tepesi

44(6)

Umre ziyaretiniz sırasında Kabe ve Mescid-i Nebevi dışında birçok yeri görme imkanı da bulacaksınız. Bunlardan birkaçını elimizden geldiğince belirtmeye çalıştık.

Medine’de Görülebilecek Yerler:

Okçular Tepesi: Uhud savaşının yapıldığı yer olan Uhud dağı eteklerinde bulunan küçük bir tepecik. Uhud savaşı sırasında Peygamber Efendimiz (Sallahlahu Aleyhi Vesellem)’in okçularını yerleştirdiği ve “Kuşların cesetlerimizi kapıştıklarını gör­seniz dahi, ben size adam göndermedikçe asla yerinizden ayrılmayınız” diye buyurduğu tepedir. Ancak Müslümanlar galip gelmeye başladığı bir zamanda burada bulunan okçular savaşın bittiğini düşünerek yerlerinden ayrılmış ve o dönemde henüz Müslüman olmamış Hz. Halid bin Velid komutasındaki bir grup tepenin etrafını dolaşarak Müslümanlara arkalarından saldırmışlardır. Bu savaşta Peygamber efendimiz (Sallahlahu Aleyhi Vesellem)’in amcası Hz. Hamza, o zaman henüz Müslüman olmamış olan Hz. Vahşi tarafından şehit edilmiştir. Okçular tepesini ziyaret ettiğinizde Hz. Hamza’nın mezarını da görecek ve parmaklıkların arasından burnunuzu uzatırsanız misk kokusunu alabileceksiniz.
Uhud savaşında Hz. Halid bin Velid’in komutasında olan müşriklerin galip gelmesi. Hz. Halid bin Velid’in nasıl bir askeri deha olduğunun ve Müslüman olmadan önce bile yenilgi yüzü görmediğinin bir göstergesidir. Hz. Halid bin Velid Müslüman olduktan sonra da komutan olarak bulunduğu savaşlardan hep zaferle çıkmıştır. Hz. Ömer (radıyallahu anh) halifeliği döneminde yaşanan Yermük savaşı sırasında Hz. Halid bin Velid’i komutanlıktan azletmiş ve onun Medine’ye gelmesini istemiştir. Hz. Halid bin Velid halifenin emrine hemen itaat etmiş ve savaştan kaçtığının zannedilmemesi için “Halife beni azletti” diyerek bu kararı halka duyurmuştur. Medine’ye döndüğünde ize Hz. Ömer kendisine şöyle demiştir; “Ya Halid Allah şahit seni çok seviyorum. Fakat halk elde edilen zaferleri senin şahsında buluyordu. Halk zaferleri seni şahsında buluyor ama ben biliyorum ki bu zaferleri bize ihsan eden Allah’tır. Halkın bu düşüncesini kırmak için seni azlettim” Bu sözler karşısında Hz. Halid bin Velid tek bir kelime ile bile itiraz etmeyerek büyüklüğünü ortaya koymuştur.
Hz. Vahşi ise sonradan Müslüman olarak Peygamber Efendimiz (Sallahlahu Aleyhi Vesellem)’e gelmiştir. Peygamber Efendimiz (Sallahlahu Aleyhi Vesellem) ise Hz. Vahşi’yi gördüğünde amcasını hatırlamaktadır. Olur da beşeri duyguları ağır basar diye düşünerek Hz. Vahşi’den çok fazla gözüne görünmemesini ister. Çünkü Peygamberin ağzından çıkacak olumsuz bir söz bir insanı helaka götürecektir. Hz. Vahşi ise Peygamber efendimizin vefatına kadar hep bir kolon arkasına gizlenerek hep bir umut beklemiştir.

İhram nedir, özellikleri nelerdir?

ihram

İhram ile ilgili yukarıdaki videoda son derece yararlı bilgiler bulabilirsiniz. Videonun tamamını izlemeye vakti olmayanlar, ya da belirli bir bölümünü merak edenler için videoyu birkaç cümle ile özetlemekte yarar var.

Zenginlik, statü farkı olmaksızın herkesin iki parça havluya sarılmasının adıdır ihram. Nasıl ki günün birinde öldüğümüzde zenginliğimiz, evlatlarımız, ünvanlarımız bu dünyada kalıp bir parça beze sarılacak isek ihramlı iken de bu duyguyu yaşıyoruz adeta. İhramlı adeta bir kefene sarılarak Rabbimizin huzuruna çıkıyoruz. Bu dünyada sade bir kul olduğumuzun bir kez daha farkına varıyoruz. Erkeklerin ihram kıyafetini önceden denemeleri, ihramın alt kısmını adım atmalarını zorlaştırmayacak sıkılıkta bağlamaları işlerini kolaylaştıracaktır.

İhram’a nasıl girilir?
Umre yapmadan önce mikat noktası olarak belirtilen noktalara gidip iki rekat namaz kılar ve telbiye getirerek ihrama girmiş oluruz. İhrama girilmesi ile birlikte ihram yasakları da başlamış olur. Eğer umre programınızda kaldığınız günlerin her biri için bir umre planlanmadıysa ve siz her gün bir ya da birden fazla umre yapmak istiyorsanız Kabe’nin yakınında bulunan minibüslere binerek mikat noktalarından birine gidebilir ve ihrama girerek geri dönüp umrenizi yapabilirsiniz.

Telbiye nasıl okunur?
“Lebbeyk, Allahümme lebbeyk, Lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’lmülke lâ şerike leke”
Türkçesi: “Sana geldim Allah’ım, Çağırdın geldim Allah’ım, Buyur Allah’ım. Senin ortağın yoktur. Her emrini ifaya hazırım. Hiç şüphe yok ki, hamd ve nimet sana mahsustur. Mülk (kâinatın mutlak hükümranlığı) senindir. (Bunların hiç birinde) senin ortağın (ve benzerin) yoktur”
Not: Lebbeyk kelimesi ilk cümlede belirttiğimiz üç manaya da gelmektedir.

İhram yasakları nelerdir?
İhramlı iken şu hususlara dikkat edilmelidir;

  • İhramlı iken yeşillik koparılmaz
  • Sigara içilmez
  • Koku sürülmez
  • Hayvan öldürülmez ya da canlıya zarar verilmez
  • Vücuttan kıl, saç, sakal, bıyık koparılmaz
  • Tırnak kesilmez
  • Cinsel ilişkiye girilmez, şehevi duyguları uyandıracak şeyler konuşulmaz
  • Erkekler başını ve yüzünü örtemez, takke, sarık takamaz
  • Dikişli bir kıyafet giyilmez.

Kadınlar ihrama nasıl girer?
İhramlı iken iki parça havluya sarılmak erkeklere özel bir durumdur. Bayanlar ise günlük kıyafetleri ile elleri ve yüzleri açık olarak ihrama girebilirler. Diğer ihram yasakları erkeklerde olduğu gibi kadınlarda da geçerlidir.

 

Umre Öncesi Bilmeniz Gerekenler – 2

s1

Umre ile ilgili bilmeniz gerekenler yazımızın ilk kısmına buraya tıklayarak erişebilirsiniz. Yazımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

  • Umre sırasında çevrede görevli bayan ya da erkek polisler göreceksiniz. Bu polisler bazı durumlarda anlam veremediğiniz şekilde anlam veremediğiniz kurallar koyabilir. Örneğin siz bir yerde namaza durmuş olsanız bile oranın yol olduğunu (Arapça “Tarik” olarak ifade ederler) belirterek sizi itip namazınızı bozmaya bile çalışabilirler. Bu durumları bir imtihan vesilesi olarak görmeli ve onlara bir kutsal topraklarda olduğunun farkında olan Müslümana yakışır şekilde cevap vermelisiniz.
  • Medine adı gibi medeni bir şehir ve yolları son derece düzgün ve temiz. Mekke’ye gittiğinizde ise çevrenin biraz daha kirli olduğunu görebilirsiniz. Görünüş itibariyle kalbiniz Medine’ye biraz daha fazla ısınabilir. Burada peygamber efendimiz (Sallahlahu Aleyhi Vesellem)’in şu hadislerini aklınızın bir kenarında bulundurmanızda fayda var;
    “Vallâhi sen ey Mekke! Allah’ın en hayırlı ve Allah’a en sevgili olan beldesisin. Senden zorla çıkarılmış olmasaydım asla çıkmazdım.”
    “Ey Mekke! Ne güzel bir şehirsin ve sen bana ne kadar sevimlisin. Şayet kavmim beni senden zorla çıkarmış olmasaydı, senden başka hiçbir yerde yaşamazdım.”
  • Vahhabilik mezhebinde şirke düşmekten ve her hangi bir şeyin putlaştırılmasından çok korkulur. Bu nedenle bir çok şeye haram gözüyle bakarlar. Örneğin Cennet-ül baki mezarlığına gittiğinizde mezar taşları olmayan dümdüz bir arazi ile karşılaşabilirsiniz. Ya da Kabe’yi öpmeye çalıştığınızda haram olduğunu söyleyenler olabilir. Kabe’yi sizi Allah’a yaklaştıran bir vesile olarak gördükçe bir sorun yok. Çevredekilerin söylediklerine karşı hoşgörülü olmanızı ve bunu söyleyenlerin de aslında iyi niyetle söylediğini aklınızdan çıkarmamalısınız.
  • Tur şirketleri aylar öncesinden otel rezervasyonlarını yapıyor. Ancak bazı oteller rezervasyon olsa bile son dakikada daha fazla para veren bir müşteri buldukları zaman odayı başka müşteriye satabiliyorlar. Çok sık yaşanan bir durum olmasa da olur da başınıza gelirse yadırgamamanız için şimdiden belirtmek istedik.
  • Hicr-i İsmail, Hacer-ül Esvet, Rüknu Yemani gibi yerler son derece kıymetli ve birçok insanın bulunmak istediği yerlerdir. Peygamber efendimiz (Sallahlahu Aleyhi Vesellem) Hacer-ül Esved taşını öpmüştür. Hz. Ömer de bu taşı öptükten sonra şöyle demiştir; “Ey taş biliyorum ki, sen bir taşsın, ne fayda ne de zarar verebilirsin. Eğer Allah Rasulü’nün seni öptüğünü görmeseydim seni asla öpmezdim.” Burada unutulmaması gerekir ki Hacer-ül Esved’i öpmek sünnet ancak öpeceğim derken insanları itip kakarak eziyet etmek haramdır. Ayrıca İstanbul’da bulunan Hacer-ül Esved taşının yerleri ile ilgili ileriki yazılarımıza göz atabilirsiniz.