Tavaf Namazının Hükmü

Tavaftan sonra iki rekât namaz kılınır. Bu namazın kılınış şekli, sabah namazı gibidir. İlk rekâtta Fatiha süresi ile kafirün, ikinci rekâtta ise Fatiha süresi ile ihlâs süresi okunur.

Bu namazı Hz.ibrahim.’in makamına yakın bir yerde kılmak vaciptir. Makamın sağında yâda solunda değil de, arkasında kılmalıdır. Eğer makamın yakınında ve arkasında kılmak mümkün olmazsa, bu namazı makamın sağında veya solunda, hem de uzağında ve arkasında kılmak ihtiyata daha uygundur. Hiç birini yapamıyorsa mescidin neresinde mümkün olursa orada kılmalıdır. Makbul olan ve ihtiyata daha uygun olanı daha sonra sa’y zamanı daralıncaya kadar makama yakın arkasında kılması, mümkün ise yeniden kılmasıdır.

Tavaf namazının vacip olduğunu bildiği halde kasıtlı olarak onu kılmayan her ihramlının haccı ihtiyaten batıldır.

Tavaftan sonra ihtiyat gereği tavaf namazı çabuk kılınmalıdır. Yani geleneğe göre tavaf ile namazı arasında ara verilmiş sayılmamalıdır.

Tavaf namazı unutulursa, tavaftan sonra yapılan ameli(sa’y gibi)bitirdikten sonra hatırlarsa tavaf namazını yerine getirmelidir. Diğer amelleri yeniden yapması iyi olmakla birlikte vacip değildir. sa’y sırasında hatırlarsa onu kesip makamın arkasında namazı kıldıktan sonra, döner sa’yı kaldığı yerden devam eder tamamlar.

Eğer ki namaz kılmadığını Mekke den çıktıktan sonra hatırlarsa, geri dönmesi zahmet ve meşakkate yol açmazsa geriye dönmeli, namazı kılmalıdır. Şayet çok meşakkatli olacaksa nerede hatırlarsa orada namazını kılmalıdır. Onu kılmak için Mekke’ye dönmesi vacip değildir.

Şer-i hükmü bilmeyen kimse, hükmü unutan hükmündedir. Hükmü bilmediği durumda ise, kusurlu olup olmaması arasında bir fark yoktur.

Üzerine tavaf namazı vacip olan bir kimse ölürse, büyük oğlu için, kaza namazı hükümlerindeki söylenen şartlar uygun ise bu namazı onun yerine oğlunun kılması vaciptir.

Namaz kılan kişinin kıraati yanlış olursa, büyük bir bölümünü doğru okuduğu halde kıraatini tam olarak düzeltemiyorsa, bu şekilde namazı kılması yeterli olur. Ama büyük bir bölümünü doğru olarak okuyamıyorsa, ihtiyaten hem okuyabildiği kadarını okumalı hem de, Kuran’ın diğer ayetlerinden doğru okuyabildiği kadarını okumalıdır. Eğer Kuran’ın diğer bölümlerinden de bir miktarı doğru olarak okuyamıyorsa tesbih okumalıdır.

Bu sözler Fatiha süresi ile ilgilidir. Ondan sonraki süreyi okumaya gelince, okumasını bilmeyen ve öğrenemeyen kimsenin onu okuması vacip değildir. Bu hüküm kusurlu da olsa, kıraati doğru olarak okuyamayana  aittir .

Benzer Konular: