Sözlükte; iş yapmak, koşmak ve yürümek anlamlarına gelir. Hac ibadeti ile ilgili olarak ise; Hac veya umre için yapılan bir tavaftan sonra, Mescid-i Haram’ın doğu tarafında bulunan Safa ve Merve tepeleri arasında, Safa’dan başlayarak dört kere gidip üç kere gelmek demektir.
Safa’dan Merve’ye gidiş bir şavt, Merve’den Safa’ya dönüş de bir şavt olmak üzere sa’y toplam yedi şavttan ibarettir.
Sa’y’ın temeli, İsmail (a.s)’in annesi Hz. Hacer’in su bulmak amacıyla bu iki tepe arasında koşuşturmasına dayanır. İbrahim (a.s), Allah Teâlâ’nın emriyle Hz. Hacer’i henüz bir bebek olan İsmail (a.s) ile birlikte suyun ve hiçbir insanın bulunmadığı bugünkü Harem’in yanına bıraktı. Yanlarında bir kırba su ve bir miktar da yiyecek vardı. Bir müddet sonra kırbadaki su ve yanlarındaki erzak tükendi. Çocuk susuzluktan çırpınmaya başladı. Hz. Hacer birilerini görmek için Safa tepesine çıktı. Etrafa bakındı, fakat kimseleri göremedi. Buradan aşağı inerek Merve tepesine doğru yürüdü. Merve tepesinden de kimseyi görmesi mümkün olmamıştı. Bunun üzerine tekrar Safa tepesine geri döndü ve bu gidiş, gelişi yedi defa tekrar etti. Sonuçta ümidini yitiren Hz. Hacer İsmail (a.s)’in yanına geri döndü ve orada bir su kaynağının akmakta olduğunu gördü.(Buhari, Enbiya, 9) Allah Teâlâ, onları Zemzem’le rızıklandırmış ve böylece onları, beyt-i atik (eski beyt, Kâbe)’in bulunduğu yerin mamur hale getirilmesine sebep kılmıştır. Daha sonra tekrar buraya gelen İbrahim (a.s) Allah Teâlâ’nın emriyle İsmail (a.s) ile birlikte Beytullah’ı inşa etmişti. Cebrail (a.s) ona gelerek haccın ne şekilde yapılacağını öğretmişti. Böylece sa’y haccın bir parçası olarak devam ede gelmiştir. İbn Abbas’dan,Resulullah (s.a.v)’in Hz. Hacer’in kıssasını anlatırken şöyle dediği nakledilmektedir: “ işte insanların (hacıların) Safa ile Merve arasında sa’y etmelerinin sebebi budur.” (Buhari, aynı bab)
“Şüphesiz Safa ve Merve Allah’ın (dininin) nişanelerindendir. Onun için her kim hac veya umre niyetiyle Kâbe’yi tavaf ederse bunda bir günah yoktur.” (el-Bakara 2/ 158)
Ayet’te geçen “tavaf etmek” ten maksat, “sa’y etmek” dir.
Sa’y haccın asıl vacibidir. Meşru bir mazeret olmadan terk edilirse dem gerekir. Meşru bir mazeret sebebiyle terk edilirse bir şey gerekmez. Hastalık, yol güvenliğinin bulunmaması ve hapsedilmek gibi kişinin iradesi dışında oluşan mazeretler meşru mazeretlerdir.
Şafii, Maliki ve Hanbelî mezheplerine göre sa’y etmek haccın ve umre’nin rükünlerinden biridir. Sa’y yapılmazsa hac ve umre geçerli olmaz.
Sa’yin vacip mi rükün mü olduğu konusundaki ihtilaf; umre ile ilgili yukarıda zikredilen ayet’te hükmün açıkça belirtilmemiş olması ve konu ile ilgili hadislerin farklı yorumlanmasından kaynaklanmaktadır.
Peygamberimiz Aleyhisselat’u vesselam “sa’y edin, çünkü Allah sa’y etmeyi size yazdı” buyurmuştur.
Sa’yın farz olduğu görüşünde olanlar, bu hadisin, sa’yın farz oluşuna delil teşkil ettiğini, zira hadis’te geçen “size yazdı” ifadesinin “size farz kıldı” anlamında olduğu görüşündedirler.
Hanefi bilginlerine göre ise; zikredilen ayetin delaleti zannıdır. Ayet, sa’yin farz olduğuna kesin olarak delalet etmez. Böyle bir delil ile bir amelin farz oluşu değil, ancak vacip oluşu sabit olur. Konu ile ilgili olarak zikredilen hadis ise zayıftır; sahih olduğu kabul edilse bile, sa’yin farz olduğunu kesin olarak ifade etmez. Çünkü “yazmak” ifadesi her zaman farz olur anlamı taşımaz.