Haccın Çeşitleri Nelerdir Nasıl Yapılır?

Hac: Lügatta saygı değer makamları ve diğer yerleri ziyarette bulunmaktır. Hac dini deyimde ise, Arafat da özel vakitlerde bir az durmaktan ve daha sonra Kâbe i Muazzama’yı usulünce tavaf ederek ziyaret etmekten ibaret olan ve İslam’ın şartlarından bir ibadettir. Hac ibadetini yapan kimseye hacı denir .

HÜKÜM BAKIMINDAN HAC ÇEŞİTLERİ

Belirli şartları taşıyan yükümlünün ömründe bir defa hac etmesi farzdır. Yükümlü olmadığı halde hacca gitmeyi adayan kişinin bu adağı yerine getirmesi vaciptir diğer nafile ibadetlerde olduğu gibi başlandıktan sonra bozulan haccın kazası da vacip olur. Farz ve vacip dışında yapılan hac ise nafiledir

YAPILIŞ ŞEKLİ BAKIMINDAN HAC ÇEŞİTLERİ

Yapılış biçimi eda açısından ise hac ifrad haccı temettü ve kıran olmak üzere üç çeşittir.

Hac ve umre her biri tek başına yapıla bildiği gibi yılın hac ayları içinde ikisi birbirine bağlı olarak ta yapılabilir. Hac ayları içinde hacdan önce umre yapıp yapmamaya yapıldığı takdirde umre ve haccın ayrı veya aynı ihramla yapılma durumuna göre, hac; ifrad haccı, temettü haccı ve kıran haccı olmak üzere üç şekilde yapılır.

İfrad Haccı:

İfrad haccı umresiz yapılan hacdır. Sadece hac ibadeti yapıldığı için umresiz hac anlamında olmak üzere bu ad verilmiştir. Hac ayları içinde hacdan önce umre yapmayıp sadece niyetiyle ihrama girerek görevini eda ederler. İfrad haccı yapmış olurlar.

Temettü Haccı:

Temettü yararlanmak istifade etmek anlamına gelir. Aynı yılın hac aylarında umre ayrı ihramla yapıldığı zaman iki ihram arasında, ihramsız yani ihram yasakları bulunmadığı, yasaksız bir zaman dilimi umre ile hac arasında hac yasakları olmadığı serbest olduğu için bu ad verilmiştir

Kıran Haccı:

Kıran haccı her ikisine birlikte niyet edilerek aynı yılın hac ayları içinde umre ve haccı bir ihramda birleştirmektir. Hac ve umre tek ihramla yapıldığı için birleştirmeli hac anlamında bu ad verilmiştir. Umre ve hacca ikisine birden niyet edip umreyi yaptıktan sonra ihramdan çıkmadan aynı ihramla hac menakisini de tamamlayan kıran haccı yapmış olur.

Zemzem Suyu Neden Ayakta İçilir?

İbni Abbas bir rivayette, peygamberimizin(s.a.v) zemzem suyunu ayakta olduğu halde içtiği rivayet edilir.

“Ben Resulullah’a(s.a.v.)zemzem ikram ettim, ayakta içti.”(Müslim, eşribe:117)

Bilindiği gibi peygamberimiz(s.a.v)bir hadislerinde ayakta su içmeyi yasaklamıştır.(Müslim, eşribe:112)

Bu itibarla hadis âlimleri bu farklı rivayetleri birleştirmişlerdir. sahih-i Müslim şarihi nevevi,bu iki farklı hadis hakkında şöyle der:

“Bu hadislerdeki yasaklama tenzihen mekruh şeklindedir. Ayakta su içmenin caiz olduğunu göstermek içindir.(bk.nevevi,ilgili hadisin şerhi)

İmam suyuti hazretleri de peygamberimizin(s.a.v)zemzemi ayakta içmesini şöyle izah eder:

“Resul-i Ekrem’in(s.a.v)zemzemi ayakta içmesi, ayakta su içmenin caizliğini açıklama manasındadır. Şöyle de denebilir: Halkın izdihamı dolayısıyla Resulullah(s.a.v) oturmaya müsait bir yer bulamadığı veya zemzemin çevresi ıslak olduğu için ayakta içmiştir.”

Hanefi âlimleri, İbni Abbas’ın rivayet ettiği hadise dayanarak zemzemi ayakta içmenin müstehaplığı’na hükmetmişlerdir.

Tavaftan sonra, makam-ı İbrahim’de iki rekât namaz kılıp ardından Kâbe’ye yönelerek ayakta birkaç yudum zemzem içmek sünnettir. Ama bu, belirttiğimiz gibi sadece tavaftan sonra sünnettir. Bunun dışında suyu her zaman oturarak içmek, sünnete daha uygun bir davranıştır. Ancak niyet, zemzemin Kâbe’den gelişine hürmeten Kâbe’de içildiği gibi ayakta kıbleye yönelerek içilmesi ise buna da bir şey diyemeyiz. Dolayısıyla zemzemi oturarak ya da ayakta içmek arasında bir fark yoktur.

Unutulmaması gereken önemli bir konu da zemzemin ne şekilde içildiğinden ziyade ne niyetle içildiğidir. Zira Peygamber efendimiz(sallallahu aleyhi ve sellem)”Zemzem suyu ne niyetle içilirse Allah içene onu verir.”buyurmuşlardır. Zemzemi içerken Allahtan iman, ihlâs, samimiyet, istikamet, sadakat, ilim, hayâ,  gönül zenginliği istemek sünnete en yakın olan davranıştır.

Zemzemi ve normal suyu oturarak ya da ayakta içmek gerekir diye bir mecburiyet söz konusu değildir. Çünkü peygamberimizin zemzemi de normal suyu da hem ayakta hem de oturarak içtiği görülmüştür. Bu örnekler her iki durumun da caiz olduğunu ifade etmektedir. Çünkü peygamberimizin çoğunlukla yaptığı, zemzemi ayakta, normal suyu da oturarak içmek olmuştur.

Peygamber efendimizin(s.a.v)suyu genellikle oturarak, zemzemi de ayakta içmesi, her iki şekilde de içmenin caiz, fakat suyu oturarak, zemzemi de ayakta içmenin daha faziletli olduğuna işaret eder.

Netice olarak denebilir ki: zemzem suyunun oturarak içilmesi caiz, ayakta içilmesi daha sevaplıdır.

Normal suyun ayakta içilmesi caiz, oturarak içilmesi daha sevaplıdır.

İhram Nasıl Giyilir?

İhram: İki parçalı bez olup, iple bağlanmaz ve kancalı iğne ile tutturulmaz.

Ancak ihrama girmeden önce, sünnet ya da müstehap olarak yapılması gereken vazifeler vardır. İhrama girerken bunlara riayet edilmesi gerekir.

İhrama girmeye niyetlenen kişi, önce tırnaklarını keser. Gerekli ise koltuk altı ve kasık kıllarını traş eder. Saç ve sakal traşı olur. Bıyıklarını düzeltir. Durum müsait ise gusleder. Bu gusül temizlik amaçlı olduğu için, özel durumdaki bayanlar da gusleder. Resul-i Ekrem(s.a.v) ihrama girmek için gusül abdesti aldığı rivayet edilmiştir. Gusül mümkün değil ise abdest alınır. Güzel koku sürünülür. Giyinmekte olunan normal elbise ve iç çamaşırlar çıkartılır. sadece “izar”ve “rida” denilen iki parça ihram örtüsü giyinilir. Resul-i Ekrem(s.a.v)ihramı sırasında izar ve rida giyindiği bilinmektedir.

İzar: Göbekten diz kapağına kadar olan yeri örten bir peştamal.

Rida: Sırta, omuzlara ve göğse örtülen havludur.

İhrama giren kişi, ridasını sağ omuz’unun altından alır ve sol omuz başına koyar, böylece sağ omuzu açıkta kalır. Başını açar, çoraplarını ve ayakkabılarını çıkartır. Terlik ve benzeri şeyler giyer.

İhrama girme konusunda kadınlar da erkekler gibidir. Yalnız kadınlar elbiselerini ve kıyafetlerini değişmezler. Eldiven, çorap ve ayakkabılarını giyerler. Başlarını örterler, yüzlerini açık bırakırlar. telbiye ve tekbir getirirken, dualar ederken seslerini düşük tutarlar. Özel durumda bulunan kadınlar, şayet adetleri bitmeden Arafat’a çıkmak zorunda kalırlarsa, ifrad haccına niyet etmeleri gerekiyor.

İhrama sarılıp güzel kokular süründükten sonra, iki rekât namaz kılınır. Kılınan bu namaz sünnettir. Birinci rekâtta Fatiha süresi ile kafirün, ikinci rekâtta Fatiha süresi ile ihlâs süresi okunur. Namazın sonunda Allahtan hac için yardım ve kolaylık istenir.”Allah’ım, hac etmek istiyorum, onu bana kolaylaştır ve benden kabul buyur.”diye dua edilir. Bu niyet ve duayı müteakip telbiyeye başlanır. ”Buyur Allah’ım, emrine amedeyim”demektir. Böylece ihrama girilmiş olur. yol boyunca peygamber efendimize bol bol salavatlar getirilir. Dualar edilir zikir tesbih ve tehlilde bulunulur

İhram giyen kimseye ihramlı bulunduğu sürede bazı fiil ve davranışları yapması yasak olur. Bu yasaklar şunlardır:

1.Saç ve sakal traşı olmak.

2.Kasık ve koltuk altı, traş olmak.

3.Vücudun diğer yerlerindeki kılları kesmek.

4.Tırnak kesmek.

5.Vücuda veya ihrama güzel koku sürmek.

6.Başını ve yüzünü örtmek.

7.Eldiven, çorap veya topukları kapalı ayakkabı giymek.

8.Cinsel ilişki veya cinsi ilişkiye götüren davranışlar da bulunmak.

9.Başkaları ile tartışmak, kavga etmek.

10.Eti ister yensin ister yenmesin her türlü kara avı yasaktır.

Şavt Nedir Sözlük Anlamı

Şavt sözlük anlamı: Bir turluk koşu, işin bir kısmı, gaye, mesafe anlamların gelir.

Dini bir kavram olarak, tavafta hacer-i esvad’den başlayıp hatim’in dışından Kâbe’nin etrafında bir defa dolaşmak.

Sa’y da, safa ile Merve arasında her bir gidiş ve gelişe şavt denir. Halk arasında şaft olarak da tanımlanır.

Bir tavaf yedi şavt(şaft) dan oluşur. Hacer-i esved’den başlayıp yedi defa Kabe etrafında dönmek bir tavaf, her bir dönme de bir şavttır.

Şavt olmadan tavaf olmaz, bir tavaf’ın yapılaması için yedi tane şavt yapmak gereklidir.

Şavt(şaft) esnasında abdestli olmak gereklidir. şavtı abdestli yapmak tavafın vaciplerindendir. Şayet şavt esnasında abdest bozulursa tekrar abdest alıp kalan şavt’ları tamamlamak gerekir.

Tavafa başlarken ve her şavtın başında:”Allah, bütün eksikliklerden uzaktır. Hamd, Allah’a mahsustur. Allah’tan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür. Bütün güç ve kuvvet Allah’a aittir. Salât ve selam, efendimiz Muhammed aleyhi’s-selam’a olsun. Allah’ım sana iman ederek, kitabını tasdik ederek, verdiğimiz sözü yerine getirerek ve peygamberinin sünnetine uyarak bu ibadetimi yerine getiriyorum.” diye dua edilmesi uygun olur.(tavafın ilk üç şavtında erkekler mümkün olduğu kadar remel yaparlar.)

Tavaf sırasında dua edilir. Tekbir ve tehlil getirilir. Kuran okunur. İnsanlar içlerinden geldiği şekilde ihlâs ve samimiyetle dualar ederler. Bundan dolayı abdest bozulması ya da tavafı kesmeyi gerektirecek başka bir mazeret ortaya çıkmazsa, tavafa ara verilmemelidir. Yemen köşesine gelince istilam edilir. Diğer köşelerde istilam edilmez.

Yemen köşesi ile hacer-i esved köşesi arasında: “Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver. Ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru. İyilerle birlikte cennete koy. Ey mutlak güç sahibi! Ey günahları çok bağışlayan!ey alemlerin rabbi!” duasının okunması yerinde olur.

Hacer-i esved köşesine ya da hizasına gelinince ilk şavt tamamlanmış olur. Beklemeden ikinci şavta başlanır. Aynı şekilde diğer şavtlar da yapılır. Yedinci şavt sonunda hacer-i esved tekrar istilam edilerek tavaf bitirilir. Sonra harem-i şerifte uygun bir yerde iki rekât namaz kılınır. Tavaf namazını kerahet vakti değilse tavafın hemen peşinde kılınması daha iyi olur.

Tavaf namazından sonra dua edilir ve zemzem içilir. Sonra hacer-i esved tekrar istilam edilerek sa’y yapmak için safa tepesine gidilir.

Mescid-i haram dışında şavt olmaz. şavt yapılabilmesi için mescidi- haram içinde bulunmak gereklidir.

Umre Tavaf Niyeti

Umre: Belli bir vakit’e bağlı olmaksızın, usulüne göre ihrama girdikten sonra Kâbe’yi tavaf edip safa ile Merve arsında say etmek demektir. tavaf ve sa’y’ dan  sonra traş olunur ve ihramdan çıkılır.

Bulunulan yerin durumuna göre, mikad sınırında veya harem bölgesi dışında usulüne göre ihram’a girilir. Elbise çıkartılır,iki parçadan oluşan dikişsiz ve beyaz olan örtüyü giyinir.

“Allahümme inni uridü’l-umrete feyessir-ha li ve tekabbelha minni” “Allah’ım! Ben umre yapmak istiyorum, onu bana kolaylaştır ve onu benden kabul buyur.”diye niyet edilir.

Sonra,”lebbeyk allahümme lebbeyk…”diye telbiye’de bulunulur. Yolculukta da telbiye getirmeye devam edilir.

Mekke’ye girilince, umre için tavafta bulunup, bildiğimiz gibi Kâbe etrafında yedi kere dolaşırız. Her tur da hacer-i esved selamlanır. İlk üç şavt’ta hızlı olunur, tekbir getirilir.

Tavaftan sonra safa ile Merve arsında sa’y edilir. Bundan sonra ise saçlar kesilir veya kısaltılır, umre tamamlanır. Kâbe tavaf edilir. İstediği elbiseyi giyebilir.

İhramda haram olan şeyler helal olur.

Safa ile Merve arasında yedi defa yürümek, saçları traş etmek ya da kısaltmak umrenin vaciplerindendir.

Umrenin şartları, haccın şartları gibidir. Fakat umre için belli bir vakit gerekli olmadığından, bu durum da ihram da umrenin bir şartıdır.

Umre tavafına başlarken:”Ya ilahi ben aziz ve celil olan yüce Allahın rızası için beyt-i haramını umre niyeti ile yedi defa tavaf etmek istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve onu benden kabul buyur diye dua edilir.

Hacer-i esved’in bulunduğu köşeden tavafa başlanır. Beyt-i muazzam sola alınarak beyt-i muazzamın kapısına doğru sağa gidilmek suretiyle tur yapılır. Böylece her tur hacer-i esved’in bulunduğu köşeden başlar orada son bulur. Bu turların her birine şavt denir. Bu şekilde yedi şavt da tamamlanmış olur.

Tavafa başlarken, ya da tavaf esnasında hacer-i esved önünden geçerken ona yönelip namazda durur gibi tekbir ve tehlil getirerek mübarek taşa eller kaldırılır veya sürülür. Mümkün ise öpülür. Eğer ki bunları yapmak mümkün değilse el sürer gibi işaret yapılır.

Tavaftan sonra makamın gerisinde iki rekât namaz kılınır. Buna sünnet diyenler olduğu gibi vacip de diyenler vardır.

Kabeyi Kim Yaptı?

“Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah’ın temellerini yükseltiyor, (şöyle diyorlardı) Ey rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur: şüphesiz sen işitensin, bilensin(Bakara Suresi-Ayet:127)

Kâbe’nin yapılışı hakkındaki rivayetler göre, Hz. Adem ile Havva cennetten çıkarıldıkları vakit yeryüzünde Arafat’ta buluşurlar, beraber batıya doğru yürürler. Kâbe’nin bulunduğu yere gelirler. Bu esnada Hz. âdem, bu buluşmaya şükür olmak üzere rabbine, ibadet etmek ister ve cennette iken, etrafında tavaf ederek ibadet ettiği nurdan sütunun tekrar kendine verilmesini diler. İşte o nurdan sütun orada tecelli eder ve Hz. Âdem onun etrafında tavaf ederek Allah’a ibadet eder. Bu nurdan sütun Hz. Şit zamanında kaybolur, yerine bir taş kalır. Bunun üzerine Hz. Şit onun yerine, taştan onun gibi dört köşe bir bina yapar. Ve o siyah taşı binanın bir köşesine yerleştirir. İşte bugün hacer-ül esvad diye bilinen siyah taş odur. Sonra Nuh tufanında bina, kumlar altında uzunca bir süre kalır

Hz. İbrahim Allah’ın emri ile Kâbe’nin bulunduğu yere gider, oğlu İsmail ve eşi. hacer ile orada yerleşir. Sonra İsmail ile Kâbe’nin yerini kazar. Hz. Şit tarafından yapılan binanın temellerini bulur. Ve o temeller üzerine bugün mevcut olan Kâbe’yi inşa ederler. Ayette “Beytullahın temellerini yükseltiyor.”cümlesi bunu ifade eder.

İslam eserlerinde Allah’ın Hz. İbrahim’i Kâbe’yi inşa etmekle görevlendirerek Mekke’ye gönderdiği yazılıdır. Bununla birlikte, Kâbe’nin Hz. İbrahim’den çok daha önce eski bir döneme ait geçmişinden de bahsedilir. Yani, Kâbe çok önceleri de vardı. Ama Nuh tufanından sonra yıkılarak kaybolmuştu. İşte Hz. İbrahim bundan dolayı, kabeyi bulmak ve yeniden inşa etmek için Allah tarafından görevlendirilmişti.

Kâbe yüz yıllardır ayakta kalan bir yapıdır. Zaman içerisinde çok hasar görmüş, sel felaketlerine uğramış, çok çeşitli saldırılara maruz kalmıştır.

Osmanlı döneminde Kâbe hizmetine çok önem verilirdi. Bu kutsal mekâna her türlü yardımda bulunurlar ve kendilerini,”haadimül harameyn”olarak, yani Mekke ve Medine’nin hizmetçisi olarak takdim ederlerdi. Bugün Mekke ve çevresinde bir hayli Osmanlı eserleri mevcuttur.

Kâbe Müslümanların ibadetinde çok önemli bir yere sahiptir. Her gün dünya üzerinde yaşayan Müslümanlar, nerede olursa olsun Kâbe’ye yönlerini döner ve o yöne doğru namaz kılarlar.

Umre Nerede Yapılır?

Umre yapmak isteyenler, gereken hazırlıkları yaparlar ve iki rekât namaz kıldıktan sonra ”Allah’ım” senin rızan için umre yapmak istiyorum. Bunu kolaylaştır ve kabul eyle.” diye niyet edip telbiye getirerek ihrama girerler. Bu şekilde ihrama girdikten sonra Kâbe’yi usulüne göre tavaf ederler. Safa ile Merve arasında say yaptıktan sonra tıraş olup ihramdan çıkarlar. Böylece umre tamamlanmış olur. Umre için belirli bir zaman olmayıp, senenin her mevsiminde yapılabilir.

İHRAM NEDİR?

İhram, umreye niyet eden kişinin, normal zamanlarda işlenmesi mubah olan bazı fiil ve davranışları, belirli bir süre zarfında kendisine yasaklamasıdır. Buna ihrama girme denir. İhrama niyet ve telbiye ile girilir. Niyet ile telbiye ihramın rükünleridir. Bunlar olmazsa ihrama girme gerçekleşmez.

NİYET

Niyet, yapılacak olan haccın şeklini kalp ile belirlemektir. Ayrıca lisan en söylenmesi de müstehaptır. “Allah’ım” umre yapmak istiyorum. Bunu kolaylaştır ve kabul eyle.”

TELBİYE

“Lebbeyk allahümme lebbeyk,lebbeyke la şerike leke lebbeyk,innel hamde ve’n-nimete leke ve’l mülk la şerike lek”

“ Allah’ım! Davetine icabet ediyorum. Emrine boyun eğiyorum. Bütün varlığımla sana teslim oldum. Senin hiçbir ortağın yoktur. Tekrar tekrar davetine icabet ediyorum. Şüphesiz hamd sana mahsustur. Nimet senindir. Mülkte senin… Senin hiçbir ortağın yoktur.”

Böylece niyet edilip telbiye söylenince ihrama girilmiş olur.

TAVAF

Tavaf, hacer-ül esved köşesinden veya hizasından başlayıp, tavaf niyetiyle Kâbe’nin etrafında yedi defa dönmek demektir. Her bir dönüşe şavt denir. Yedi şavt bir tavaf olur.

Hacer-ül esved hizasına gelmeden:

“Allah’ım”!senin rızan için umre tavafı yapmak istiyorum. Bunu bana kolaylaştır ve kabul eyle” diye niyet edilir.

Niyet etikten sonra Kâbe sola alınarak tavafa başlanır. Tavaf hatimin dışından yapılır. İlk üç şavtta erkekler remel yaparlar. Tavaf esnasında dua edilir. Tekbir, tehlil ve salâvat getirilir.

Hacer-ül esved köşesine ya da hizasına varılınca ilk şavt tamamlanmış olur. Durmadan ikinci şavt’a devam edilir. Diğer şavtlarda aynı şekilde yapılır. Yedinci şavtın sonunda hacer-ül esved tekrar istilam edilerek tavaf bitirilir. Sonra harem-i şerifin uygun bir yerinde iki rekât tavaf namazı kılınır. Tavaf namazını kerahet vakti değilse hemen kılınması daha uygun olur.

Tavaf namazından sonra dua edilir ve zemzem içilir. Sonra say yapmak için safa tepesine gidilir.

SA’Y NEDİR?

Sa’y: koşmak, hızlı yürümek demektir. Hac ve umrede safa tepesinden başlayarak Merve’ye dört gidiş ve üç dönüş olmak üzere bu iki tepe arasında gidip gelmeye denir

Safa tepesinden çıkılır, Merve’ye varınca ilk şavt yapılmış olur. Sonra Merve’den Safa’ya doğru yürünür. safaya varınca ikinci şavt tamamlanmış olur. Diğer şavtlarda aynı şekilde yapılır. Yedinci şavt tamamlandıktan sonra Merve’den Kabe’ye karşı dönülerek dua edilir.

Bundan sonra tıraş olup ihramdan çıkılır.

Umre Vizesi Kaç Para?

Umre ve hac vizesi için, eğer kendiniz başvuru yapacaksanız, Türkiye’de sadece Ankara ve İstanbul’da Suudi Arabistan konsolosluğu olduğu için,müracaatı buralar da bulunan konsolosluklara yapabilirsiniz.vize ücreti hac ve umre için 360 TL.dir.

Umre ve hac ibadetini yerine getirmek için, tabi ki Suudi Arabistan’a gitmemiz gerekiyor. Bu ülke de Türkiye cumhuriyeti vatandaşlarına vize uygulaması yapmaktadır. Vize alabilmek için de belirli şartları yerine getirmemiz gerekiyor.

Umre ve hacca gidecek vatandaşlar ilk önce pasaport almak zorundadır. Pasaport. işlemleri için yurt içinde; 81 il ve ilçe emniyet müdürlüğüne, yurt dışında ise bağlı bulunduğunuz dış temsilciliklerimize yapabilirsiniz. Pasaport alabilmek için de bazı işlemlerin yerine getirilmesi gerekiyor:

  1. C. nüfus cüzdanı aslı,
  2. 2 adet biyometrik resim,
  3. Müracaat sırasında parmak izi alınması,
  4. Müracaat tarihi itibariyle 18 yaşını ikmal etmemiş olanlara en fazla 5 yıl,18 yaşından büyükler için en fazla 10 yıl pasaport bedeli anlaşmalı bankalara yatırılması,
  5. Varsa önceden alınmış pasaportların aslı,
  6. Müracaatların şahsen yapılması.

Bu işlemlerin tamamlanmasından sonra emniyet müdürlüğünden yaklaşık 5 gün içerisinde pasaportlar alınabilmektedir.

Pasaport aldıktan sonra umre vizesi almak gerekmektedir. Diyanet işleri ve ya Diyanet İşleri’nce yetkilendirilmiş acentelerle umre vizesi işlemlerini gerçekleştirebiliriz.

Umre vizesi için de aşağıda ki evrakların hazırlanması gereklidir:

1.Eski tip pasaportlar kabul edilmemektedir. Yeni çipli pasaport alınması gerekiyor.

2.Umre vizesi için yeni alınmış ve içerisinde boş sayfaları olan pasaportlar olmalı. Başvuru tarihinden itibaren pasaportun bir yıllık geçerliliği olmalıdır.

3. Arkalı önlü kimlik fotokopisi

4.Eşi ile gidecek olanlara vukuatlı nüfus kayıt örneği

5.Yakınları ile gidecek olanlar için akrabalığı gösterir vukuatlı nüfus kayıt örneği

6. İki adet vesikalık fotoğraf

Umre Müslümanların hac mevsimi dışında Kâbe’yi ziyaret etmesi anlamına gelmektedir. Belli bir tarih’te gidilmesi gerekmediği gibi, sayı konusunda da herhangi bir sınırlama söz konusu değildir. Umrenin bir anlamı da ziyarettir. Kâbe ziyaret edilir ve Müslümanlar için dini bir amaç gerçekleşir.

Suudi Arabistan devleti bir takım düzenlemeler yaparak, umre ziyaretinde bulunan kişilere yönelik, genişletilmiş umre turizm programları düzenlemektedir. Gelen insanların ülkede daha fazla kalmaları ve daha rahat gezebilmeleri için çaba sarf ediyor olmaları sevindiricidir.

Hacerül Esved Taşı Neden Kutsaldır?

Hacer-ül Esved: Kâbe-i Muazzama’nın doğu köşesinde bir buçuk metre yükseklikte bulunan cennet yakutlarından olan parlak, siyah bir taş.

İbrahim Aleyhisselam ile oğlu İsmail Aleyhisselam’ın birlikte Kâbe’yi inşa ettikleri sırada melekler taş getirerek İsmail Alayhisselam’a yardım ettiler. Sıra hacer-ül esvede gelince, İbrahim Aleyhisselam: “Ey İsmail bana öyle bir taş getir ki, hacılara işaret olsun” dedi. İsmail Aleyhisselam bir taş getirdi. İbrahim aleyhisselam: “Daha iyi bir taş getir” buyurunca, ebu kubeys dağından: Cebrail aleyhisselam, tufanda bana bir taş emanet etti, gel onu al diye bir ses işitti. Bunun üzerine hacer-ül esved taşı Ebu kubeys dağından alınarak Kâbe’de ki yerine yerleştirildi.(azraki)

Hacer-ül esved cennetten indirilmiş bir taştır.

Rivayete göre: Adem Aleyhisselam cennetten ayrılıp, yeryüzüne indirilince meleklerin seslerini ve zikirlerini işitemez olmuştu. Bu halinden yakınarak, Allahü Teâlâ’ya yalvardı. Allahü Teâlâ melekler vasıtasıyla bir beyt indirdi. Bu beyt cennet yakutlarından bir yakut olup, parıl parıl parlıyordu. İndirilen bu beytin biri doğu, diğeri batı da olmak üzere iki kapısı vardı. Üzerinde cennetten kandiller bulunuyordu. O hane bugün Kâbe’nin bulunduğu yere indirilmişti. Allahü Teâlâ  “Ey âdem, senin için bir hane (ev)gönderdim. Arşım etrafını tavaf ettiğin gibi, bunun etrafını da tavaf eyle! Arşın çevresinde namaz kıldığın gibi bunun etrafında da namaz kıl!”buyurdu. Hacer-ül esved’i de bu beytle beraber gönderdi. Bu taş ilk indirildiğinde beyazdı. Cahiliyet zamanında günahkâr kişiler ve hayızlı kadınların dokunmasıyla siyah oldu ve bundan dolayı ismine hacer-ül esved(siyah taş)denildi.

Tufan olacağı zaman, Allahü Teâlâ Cebrail aleyhisselama hacer-ül evsedi, Ebu kubeys dağında saklamasını ve korumasını emretti. İbrahim aleyhisselam’a Kâbe’yi yapma emri verilince oğlu İsmail ile beraber çeşitli dağlardan taş getirdiler. Bu esnada Ebu kubeys dağındaki hacer-ül esved taşı da alınarak yerine koydu.

Hacer-ül esved asırlardan beri Müslümanların hürmet ve itina gösterdikleri bir taştır. Onu korumak için her türlü fedakârlıkları yapmışlardır.

Hazreti Ömer bir gün hacer-ül esved’e yaklaşarak: “Hakikaten bilirim ki,sen bir taşsın!Ne zararın ne de iyiliğin vardır.Allah’ın resulünün sana yüz sürdüğünü görmeseydim,ben de sana yüz sürmezdim” buyurdu.

Peygamberimiz devrinden sonra Kâbe’ye yapılan en büyük hizmetler Osmanlılar döneminde olmuştur. Kâbe’nin örtüsünün her sene değişmesi, altınoluk yapılması, Kâbe’nin temel taşlarının değişimi gibi birçok hizmetler olmuştur. Halen hacer-ül esved’i çevreleyen gümüş muhafaza sultan Abdülmecit han tarafından yaptırılmıştır.

Mekke Mina Dağı

Mina: Aşırı istek, arzu demektir.

Mina, Hz. İbrahim ile oğlu İsmail’in Allah’a olan bağlılığının sınandığı yerdir. Bu sınavda Hz. İbrahim, kendisine verilen biricik oğlunu Allah için kurban etmek, İsmail ise bu uğurda canını vermek gibi çok ciddi bir sınavdan geçmişlerdir. Bir tarafta Allah’ın aşkı ve emri, diğer tarafta ise çok sevdiği oğlu vardır. Ve her ikisi de denenmektedir. Hz. İbrahim, durumu oğluna açar ve ne düşündüğünü sorar. Hz.İsmail’in cevabı ise nettir:

“Babacığım! Sana emredileni yap! Beni sabredenlerden bulacaksın!”(Saffat suresi,37-102) Bu cevap üzerine Hz. İbrahim, sevgili oğlunu Allah yolunda kurban etmeye karar verir ve Mina yolunu tutar. Allah’ı her şeyden, herkesten daha çok sevdiğini, Allah’a olan aşkının her şeyin üstünde olduğunu ispat etmek üzere yola çıkar yola. Ancak peygamber de olsa, baba olmak için neredeyse tam bir asır bekleyen, bir insan olan Hz. İbrahim’in karşısına o esnada şeytan çıkar. Bu kez, bir tarafta Allah’ın emri,  diğer tarafta şeytanın vesvesesi vardır. Ve İbrahim’i kararlılık ağır basar.

Hz. İbrahim tercihini Allah sevgisinden, ebedi aşktan yana kullanır. Kendisini Allah’a yaklaştıran yolda karşısına çıkan şeytanı, bugün taşlamanın yapıldığı yerlerde defalarca taşlar. Netice olarak baba-oğul ikisi de Allah’ın emrine teslim olurlar ve bu ağır sınavı kazanırlar.(Saffat suresi,37-103-107)

İşte Mina: can, mal evlat gibi dünya nimetlerinin aşıldığı, Allah sevgisinde zirveye ulaşıldığı yerdir.

Allah Resulü (s.a.s) Mina da, Mescid-i Hayf’ın bulunduğu yerde kalmış ve orada namaz kılmış, hutbe okumuş ve tıraş olup kurbanlarını kesmiştir. Günümüzde Mina, bir çadır kent halini almıştır. Hacılar için buraya modern ve kalıcı çadırlar yapılmıştır. Hacılar bu çadırlar da rahat bir şekilde kalmaktadır.

Mina’nın başlangıç noktasında ki muhasır bölgesi, fillerle Kâbe’yi yıkmak üzere gelen Ebrehe ordusunun, sürü sürü kuşlar tarafından atılan taşlarla hüsrana uğratıldığı yerdir.

Arafat’tan Mekke-i mükerremeye doğru yol alırken, müzdelifeden sonra mina’ya gelinir. mina etrafı dağlarla çevrilmiş bir vadidir. Batı sınırı akabe, doğu sınırı vadi-i muhassir

Ve Mescid-i haramdan yaklaşık iki km.uzaktır.

Zilhiccenin sekizinci günü hacılar sabah namazını haremde kıldıktan sonra mina’ya hareket ederler. Dokuzuncu gün sabah namazını kıldıktan sonra Arafat’a hareket edilir Arafat dönüşü de 10.11.12.i günler burada kalınır ve hac menasikinden şeytan taşlama, kurban kesme ve tıraş olma fiilleri burada gerçekleşir.