Hacda Ziyaret Edilen Yerler ve İsimleri

MEKKE ZİYARET YERLERİ

MESCİD-İ HARAM: Yeryüzünde ilk ibadet yeri olarak Kâbe-i muazzama’nın etrafında sonradan yapılan caminin adıdır. Çeşitli zamanlarda yenilemek ve genişletmek amacıyla çok defalar yıkılarak, yeniden inşa edilmiştir.

KÂBE-İ MUAZZAMA: Mekke’de bulunan, yeryüzünde kurulan ilk ve en önemli evdir. Ona şeref ve kıymetini açıklamak için Allah’ın evi denilmiştir. Müslümanların kıblesidir.

PEYGAMBER EFENDİMİZİN DOĞDUĞU EV: Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (s.a.s) Mekke’de doğmuştur. İçerisinde efendimizin valideleri Hz. Âmine Hatun’un elleriyle salladığı ağaç beşik olduğu gibi durmaktadır.

CENNET-ÜL MUALLA MEZARLIĞI: Mekke’deki kabristanın ismidir.

HİRA DAĞI: Mekke ile Mina arasında bulunan bir dağdır. Vahyin ilk geldiği yerdir. Kurban bayramından bir gün önce haccın farzlarından olan vakfe bu ovada ve cebel-i rahme civarında yapılır.

SEVR DAĞI: Peygamber efendimizle Hz. Ebu Bekr’in Mekke’den Medine’ye hicretleri esnasında gizlendikleri mağaranın bulunduğu dağdır.

ARAFAT: Mekke’nin doğusunda bulunan bir ovadır.

MÜZDELİFE: Arafat ile Mina arasında bulunan bir bölgedir. Arefe günü güneş battıktan sonra Arafat’tan buraya gelinir. Akşam ile Yatsı namazı burada cem edilerek kılınır.

MİNA: Hac ibadeti esnasında kurban kesilen ve cemre (şeytan) taşlamak için gidilen yerdir.

MESCİD-İ CİN: Cin süresinin indiği yerde inşa edilmiş bir mescittir.

MEDİNE ZİYARET YERLERİ

MEDİNE-İ MÜNEVVERE’Yİ ZİYARET: Allah Teâlâ Peygamberini ziyarete gelenleri sever ve onların, onun huzurunda yapacakları duaları geri çevirmez. Hz. Peygamber de kendisini ziyarete gelenlere şefaat edeceğini bildirmiştir.

MESCİD-İ NEBEVİ: Peygamber efendimizin yaptırıp namaz kıldırdığı bir mescittir. Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde: “Mescidimde kılınan bir namaz, mescid-i haram hariç başka mescitlerde kılınan bin namazdan hayırlıdır.” buyurarak methetmişlerdir.

RAVZA-İ MUTAHHARA: Mescidi Nebi içerisinde, peygamberimizin kabri şerifi ile mescidin o zamanki minberi arasındaki yerdir.

CENNET-ÜL BAKİ: Medine mezarlığıdır.

UHUD ŞEHİTLİĞİ: Uhud, Medine’nin kuzeyinde bir dağın adıdır. Peygamberimizin amcası Hz. Hamza ve 70 sahabenin kabirleri burada bulunmaktadır.

KUBA MESCİDİ: Peygamberimiz Hz. Muhammed, Mekke’den Medine’ye hicretleri esnasında, burada 14 gün kalmışlardı. İslam âleminde cemaatle namaz kılınmak için yapılan ilk mescittir.

YEDİ MESCİTLER: Hendek savaşının yapıldığı bu yere birbirlerine yakın yedi küçük mescit yapılmıştır.

MESCİD-İ EBU BEKR: Gamame mescidinin sağ arka kısmındadır. Giriş kapısının üzerinde Osmanlı tuğrası vardır.

MESCİD-İ ÖMER: Hz. Ömer’in evi burası olup Devlet Reisliğini bu mescidin olduğu yerden yapmıştır.

MESCİD-İ OSMAN: Peygamber efendimiz (s.a.s)’in mescidinin kıble tarafında bulunmaktadır.

MESCİD-İ ALİ: Peygamber efendimiz (s.a.s)’in bayram namazlarını kıldırdığı yerlerden biridir.

MESCİD-İ KIBLETEYN: Peygamber efendimize kıblenin Kâbe olduğu vahyinin geldiği mescittir.

CUMA MESCİD-İ: Peygamberimizin ilk defa Cuma namazı kıldığı mescittir.

GAMAME MESCİD-İ: Medine’de Peygamberimiz (s.a.s)’in yağmur isteme namazı kıldığı ve namaz biter bitmez yağmurun yağmaya başladığı bölgede yapılan mescittir.

Hacda Ziyaret Edilen Yerler Sırasıyla

MEKKE ZİYARET YERLERİ:

MESCİD-İ HARAM: Yeryüzünün ilk ibadet yeri olan Kâbe’nin etrafında sonradan yapılan caminin adıdır.

KÂBE-İ MUAZZAMA: Mekke şehrinde bulunan kutsal binadır. Yeryüzünde kurulan ilk ve en önemli evdir. Şeref ve önemini belirtmek için Allah’ın evi denilir. Dünyada en kıymetli yer ve Müslümanların kıblesidir.

PEYGAMBER EFENDİMİZİN DOĞDUĞU EV: Âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s)’in doğduğu ev Hacca gidenler tarafından ziyaret edilir. İçerisinde efendimizin valideleri Hz. Âmine Hatun’un elleriyle salladığı ağaç beşik, olduğu gibi durmaktadır.

CENNET’ÜL MUALLA MEZARLIĞI: Mekke’deki kabristanın ismidir. Peygamber efendimizin ilk eşi Hz. Hatice ve bazı sahabeler bu kabristanda yatarlar.

HİRA DAĞI: İlk vahyin gelmiş olduğu yerdir. Kurban bayramından bir gün önce Haccın farzlarından olan Vakfe bu ovada yapılmaktadır.

SEVR DAĞI: Peygamber Efendimizle Hz. Ebu Bekr Mekke’den Medine’ye hicretleri esnasında gizlendikleri mağaranın bulunduğu dağdır.Bu yerde üç gün ikamet etmişlerdir.

ARAFAT: Mekke’nin doğusunda bulunan bir ovadır. Vakfe bu ovada ve cebel-i rahme civarında yapılır.

MÜZDELİFE: Arafat ve Mina arasında bulunan bir bölgenin adıdır. Mina’da şeytana atılacak olan taşlar buradan toplanır.

MİNA: Hac ibadeti sırasında kurban kesilen ve şeytan taşlamak için gidilen yerdir.

MESCİD-İ CİN: Cin süresinin indiği yerde inşa edilmiş bir mescittir.

MEDİNE ZİYARET YERLERİ:

MESCİD-İ NEBEVİ: Peygamber efendimizin yaptırıp namaz kıldırdığı bir mescittir.

RAVZA-İ MUTAHHARA: Mescid-i Nebi içerisinde, Peygamberimizin kabr-i şerifi ile mescidin o zamanki minberi arasındaki yerdir. Peygamber efendimiz: “evimle minberim arası, Cennet bahçelerinden bir bahçedir.” buyurmuşlardır.

CENNET-ÜL BAKİ: Medine mezarlığıdır.

UHUD ŞEHİTLİĞİ: İslam’ın yayılması esnasında hayatını kaybeden Peygamberimizin amcası ve 70 sahabe burada bulunmaktadır.

KUBA MESCİDİ: Peygamberimiz Hz. Muhammed, Mekke’den Medine’ye hicretleri esnasında Kuba’da 14 gün kalmışlardı. bu süre içinde orada bir mescit inşa etti ve namaz kıldı. İslam âleminde cemaatle namaz kılınmak için yapılan ilk mescit burasıdır.

YEDİ MESCİTLER: Hendek savaşının meydana geldiği bu yere birbirlerine yakın yedi küçük mescit yapılmıştır.

MESCİD-İ EBU BEKR: Gamame mescidinin sağ arka kısmındadır.

MESCİD-İ ÖMER: Hz. Ömer’in evi burası olup, devlet başkanlığını bu mescidin olduğu yerden yapmıştır.

MESCİD-İ OSMAN: Peygamber Efendimiz(s.a.s)’in mescidinin kıble tarafındadır.

MESCİD-İ ALİ: Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in bayram namazlarını kıldırdığı yerlerden biridir.

MESCİD-İ KIBLETEYN: Peygamber Efendimiz(s.a.s)’e kıble’nin Kâbe olduğu müjdesi bu mescitte gelmiştir.

CUMA MESCİD-İ: Peygamberimizin ilk defa Cuma namazı kıldığı mescittir.

GAMAME MESCİD-İ: Medine’de Peygamberimizin yağmur isteme namazı kıldığı ve namaz bitince yağmurun yağmaya başladığı bölgede sonradan yapılan mescittir.

Hacda Vakfenin Yapıldığı Yer

Vakfenin yeri, Arafat bölgesidir. Arafat, Mekke’nin yaklaşık 25 km güneydoğusunda Harem sınırları dışında bir bölgedir. Vakfe ise bir yerde bir süre durmak veya beklemek demektir. Arafat vakfesi önemli ve titizlik gerektiren bir rükündür. Çünkü süresi içinde Arafat’ta bulunamayanlar o sene hacca yetişememiş olurlar. Arafat vakfesi dışında vaktinde yapılamayan diğer menasik ise, daha sonra kaza edilerek veya fidye ödenerek telafi edilebilir.

Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v):

“ Hac Arafat’tan ibarettir.” (Tirmizi,Ebu Davud) sözü Arafat vakfesinin önemini belirtmesi yanında, ayrıca, bu vakfeyi kaçırmamak için titizlik gösterilmesi gerektiğini de anlatmaktadır.

Vakfenin geçerli olabilmesinin iki şartı vardır.

1- Hac için ihramlı olmak.

2- Vakfeyi özel yer ve zamanda yapmak.

Vakfenin Yeri:

Vakfenin yeri, Arafat bölgesidir. Arafat bölgesinin Mekke tarafındaki sınırı“ürene vadisi”dir. Ürene vadisi dışında Arafat bölgesinin her yerinde vakfe yapılabilir. Bu vadi Arafat bölgesinden değildir. Burada bulunan “Nemire Mescidi”nin kıble tarafından bir kısmı da vakfe yerinin dışında kalmaktadır.

Vakfenin Zamanı:

Zilhiccenin dokuzuncu arefe günü zeval vaktinden bayramın ilk günü “fecr-i sadık” denilen tan yerinin ağarmaya başladığı zamana kadar geçen süredir. Bu konuda mezhepler arasında görüş ayrılığı yoktur. Sadece Hanbelîlere göre vaktin ilk anı, Arefe günü fecr-i sadık ile başlar.

Vakfenin sahih olması için niyet, akıl ve ilim şart olmadığından, belirtilen süre içinde ister şuurlu, ister şuursuz, ister abdestli, ister abdestsiz olsun, ister uyanık, ister uykuda olsun bir an Arafat sınırları içinde bulunan, hatta oradan geçen kimse vakfeyi yapmış olur.

Güneş batmadan Arafat’tan ayrılan bir daha dönmeyen kimsenin haccı batıl olur. Gündüzün çok az da olsa bir kısmında bulunmak Malikilere göre vaciptir. Süresi içinde kısa da olsa bir müddet Arafat’ta bulunamayanlar hacca yetişememiş olurlar. Daha sonra ki yıllarda yeniden haccetmeleri gerekir.

Arefe günü Arafat’ta öğle ve ikindi namazlarının öğle vakti içinde birleştirilerek birlikte kılınması sünnettir. Buna cem-i takdim denir.

Ebu Hanife’ye göre bu namazların cem-i takdim ile kılınabilmesi için;

1- Arefe günü hac için ihramlı olarak Arafat’ta bulunmak.

2-Mescid-i Nemire’de cemaat-i Kübra ile kılmak gerekir. Aksi halde her namaz kendi vaktinde kılınır.

Hacda Vakfe Nerede Yapılır

Vakfe: Durmak demektir. Arafat vakfesi ise belirlenen zamanda hac için ihramlı olarak Arafat sınırları içinde bulunmaktır. Arafat vakfesi, haccın en önemli rüknüdür. Çünkü süresi içerisinde orada bulunamayanlar o sene hacca yetişememiş sayılırlar. Hz. Peygamber efendimiz (s.a.v) “Hac Arafat’tır” buyurmuştur.

Arafat, Mekke’nin 25 km. güney doğusunda bulunan geniş bir alanın adıdır. Arafat vakfesi bu alanda yapılır. Bu geniş alanın sınırları levhalarla gösterilmiştir. Arafat vakfesinin sahih olabilmesi için hac ihramına girmiş olmak ve belirlenen süre içinde Arafat’ta bulunmak gerekmektedir.

Arafat vakfesinin zamanı, Zilhiccenin 9. günü yani Arefe günü öğleyin güneş’in tepe noktasına gelip, batı’ya meyletmeye başladığı andan (zeval vaktinden) bayramın birinci günü fecr-i sadık dediğimiz tan yerinin ağarmaya başladığı ana kadar ki zamandır. Bu süre içinde her ne durum da olursa olsun ister uykuda, ister uyanık, ister ayakta isterse baygın, vakfenin farkında olsun ya da olmasın, bir an orada bulunmakla vakfe farzını yerine getirmiş olur.

Öğle vaktine kadar çadırlarda ibadetle meşgul olunarak bu mübarek mekânın ve zamanın feyzinden ve bereketinden azami derecede fayda sağlamak isteyen hacı adayı, öğle namazı için hazırlık yapar.

Öğle ezanı okununca öğle ve ikindi namazları birleştirilerek kılınır. Buna “Cem-i takdim” denir. Öğle ve ikindi namazları birleştirilerek şu şekilde kılınır: Ezan okunduktan sonra, önce öğle namazının ilk sünneti kılınır. Sonra kamet getirilerek öğle namazının farzı kılınır. Selam verildikten sonra teşrik tedbiri getirilir. Arkasından tekrar kamet getirilerek ikindinin farzı kılınır. Selamdan sonra teşrik tekbiri getirilir. Böylece öğle ve ikindi namazı bir ezan ve iki kametle eda edilmiş olur. Bu iki farz namazı arasında başka namaz kılmak mekruhtur. Bu sebeple öğle namazının son sünnetiyle ikindinin sünneti kılınmaz.

Namazdan sonra vakfe yapılır. Öğle ve ikindi namazları cem-i takdim ile kılınırken seferi olanlar öğleyi de ikindiyi de ikişer rekât olarak kılarlar.

Arefe günü Arafat’ta öğle ve ikindi namazlarını birleştirerek kılındıktan sonra ayağa kalkılır ve kıbleye karşı dönülür. Arafat duası yapılır. Telbiye, tekbir, tehlil ve salâvat getirilir. Tövbe, istiğfar ve dualar edilir.

Güneş battıktan sonra Arafat’tan Müzdelife’ye hareket edilir. Kafileler belli bir plan dâhilinde yola çıkarlar. Akşam namazı, Müzdelife’de yatsı vaktinde, yatsı namazıyla birleştirilerek “cem-i takdim” kılınacağı için, kendi vaktinde kılınmaz. Yolda telbiye, tekbir, tehlil, salâvat ve dualar yapılır.

Hacda Vakfe Ne Zaman Yapılır

Vakfe: Durmak, ayakta dikilmek, duraksama gibi anlamlara gelir. Dini bir terim olarak ise; Hac yapan kimselerin, belirli vakitte Arafat ve Müzdelife’de durmasını ifade eder.

Arafat; Mekke-i Mükerreme’nin güney doğusunda bulunan bir bölgedir.

Arafat vakfesi, haccın iki rüknünden biri olur ve farzdır. Hac yapacaklar için Arafat’ta durma zamanı Zilhicce ayının dokuzuna rastlayan arefe gününün zeval vaktinden itibaren Kurban bayramı ilk gününün fecrinin doğuşuna kadar olan zamanın her hangi bir kısmıdır. Bu müddet içinde bir an bile olsa beklemekle bu farz yerine getirilmiş olur. Bu Arafat’ta uyanık olmakla, uyumak veya baygın olmak durumları için aynıdır. Önemli olan orada bulunmaktır.

Belirtilen süreden önce veya sonra Arafat’ta durmakla “vukuf” farizası yerine getirilmiş olmaz. Ancak Zilhicce’nin hilalinde şüphe olur da Zilkade otuz gün olarak tamamlanmış bulunur ve sonradan Zilkade’nin yirmi dokuz gün olduğu anlaşılırsa, bu takdirde Arafat’ta durmanın ilk kurban bayramı gününe rastlamış bulunması istihsan yolu ile caizdir ve yeterlidir.

Hacıların arefe günü sanarak Arafat’ta durdukları günün tevriye (Zilhicce’nin sekizinci) günü olduğu anlaşılırsa, bu bekleme yeterli olmaz. Arefe günü tekrar durmaları gerekir. Şu kadar ki, bütün insanlar tarafından vakfe ve farz tavaf yapıldıktan sonra haccın sahih olmadığına (bir gün önce yapıldığına) dair ortaya çıkacak haberler ve şahitlikler artık geçersizdir.

Hacılar arefe günü güneş battıktan sonra Arafat’tan Müzdelife’ye geçerler ve burada akşam ile yatsı namazını cem ederek, yatsı namazının vaktinde kılarlar. Sabaha kadar burada kalır dua ederler. Bayram günü sabah namazını burada kıldıktan sonra Mina’ya hareket ederler. Müzdelife vakfesinin sahih olması için; vakfe yapanın hac için ihrama girmiş olması, Arafat vakfesini yapmış olması, Müzdelife sınırları içinde yapılması ve Zilhicce’nin dokuzunu, onuna bağlayan gece yapılması gerekir.

Arafat meydanının ortasında “Cebel-i Rahmet” yanında kıbleye karşı durup Allah’a ayakta dua edilmesi daha faziletlidir. Burası, manevi değeri çok büyük olan bir yerdir. Dünyanın her tarafından akın edip gelen ülkeleri, dilleri, renkleri başka olan; Lakin düşünce ve amaçları aynı olan yüz binlerce Müslüman, Arafat’ta kefenlere bürünmüş, kabirlerinden dirilmiş mahşer meydanında toplanan bir muhteşem insan kitlesini canlandırır. Bunların hep birden Allah’tan bağış dilemeleri ve ikram beklemeleri, melekleri bile heyecana getirecek yüksek ve ruhani bir manzara meydana getirir.

Hacda Şeytan Taşlanan Yer Neresidir

MİNA

Mekke ile Arafat arasında, ikisini birbirine bağlayan yol üzerinde bulunan bir bölge. Burası birinci ve ikinci Akabe beyatlarında Hz. Peygamber (s.a.s) ile Medineliler arasındaki görüşmenin yapıldığı yerdir.

Kuzeyinde sabir dağı bulunmaktadır. Akabe cemresi ile muhassir vadisi arasında kalan yere Mina denilir.

Bu bölgeye Mina adı verilmesiyle ilgili iki görüş vardır.

1- Hz. Âdem (a.s) Mina’dan ayrılmak isteyince Cebrail ona “temenni et” demiştir. Âdem Peygamber de Cennet’i temenni etmiş. Bundan dolayı buraya Mina adı verilmiştir.

2- Burada kurban kesildiği için kan akıtmak anlamına gelen “Mina” kelimesi “imna” kökünden türetilmiştir. Bu nedenle buraya Mina adı verilmiştir. Bu görüş daha yaygındır.

Hz. İbrahim, kurban etmek için oğlu İsmail’i Mina’ya götürür, sonra Hz. İbrahim’e Allah tarafından bir kurbanlık verilir. Bu kurbanlığın ne olduğu hakkında kesin bir bilgi yoktur. Birçokları bunun koç olduğunu belirtirken, Kuran’ı Kerim’de bu olay “ve fidye olarak ona büyük bir kurbanlık verdik”(es-Saffat,37/107) biçiminde açıklanır.

Hz. İbrahim, kendisine engel olmak isteyen şeytanı burada taşlar, kurban keser. Hac ibadetini yapanlar da burada kurban keser ve şeytan taşlarlar.

Kurban Bayramı’nın birinci günü burada kurban kesilir. Bayramın birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü günleri de cemrelere taş atılır. Bu olaya şeytan taşlama denir.

Tarihi Mina ile bugünkü Mina arasında değişiklikler görülmektedir. Mina, Hac mevsimindeki izdiham göz önüne alınarak Müslümanların ibadetlerini daha sağlıklı yapabilmeleri için her yıl değişikliğe uğramaktadır.

Kurban bayramının birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü günlerinde Mina’da bulunan ve “büyük şeytan-Akabe cemresi”, “orta şeytan-orta cemre” ve “küçük şeytan-küçük cemre” diye adlandırılan taş kümesine usulüne uygun olarak taş atmak haccın vaciplerindendir. Bayramın birinci günü büyük şeytana 7, ikinci, üçüncü ve dördüncü günlerde ise her üç şeytana yedişerden 21’er taş atılır. Taşlama küçükten büyüğe doğru yapılır. Ancak, Mina’da kalınmadığı takdirde dördüncü gün taş atılması gerekmez. Uygulama da bayramın dördüncü günü Mina’da kalınmadığı için bu gün taş atılmamaktadır.

Taşların atıldığı kümeye yaklaşarak, atılacak taş, sağ elin baş ve şahadet parmaklarının ucuyla tutulur. “bismillah, Allahu ekber rağmen li’ş-şeytani ve hizbih” diyerek atılır. Taşların her biri ayrı atılmalıdır. Hepsi birden atılırsa tek taş atılmış sayılır. Taşlar, kümelerin üzerine veya kümeleri kuşatan havuzlara düşecek şekilde atılmalıdır.

Hacda Şeytan Taşlama Yeri

Mekke’nin kuzeydoğusunda Müzdelife ile Mekke arasında kalan geniş bölgeye Mina denir Cemerat ismiyle bilinen şeytan taşlama yerleri, Hac kurbanlarının kesildiği mezbaha neler ve sevgili Peygamberimizin Mina günlerini geçirdiği mekâna yapılan Mescid-i hayf burada bulunur. Müzdelife vakfesinden sonra hacılar Mina’ya gelerek Haccın vaciplerinden olan ve üç gün devam eden şeytan taşlama görevini burada yerine getirirler. Ayrıca bu günlerin gecelerini Mina’da geçirmek haccın sünnetlerindendir.

Şeytan Taşlama (remy-i cimar) : Hacıların bayram günlerinde Mina’da birinci gün, yalnız akabe cemresine, diğer günlerde sırasıyla küçük, orta ve akabe cemresine önceden hazırlanmış olan özel taşları atmalarıdır. Bu taşlamada kullanılan taşlara cemre ismi verilir. Bu ibadet vaciptir. Burada yapılan hareketler, haccın şartlarındandır. Güzel bir hatırayı yâd etmektir. Bütün insanlığın ortak düşmanı olan şeytanı taşa tutarak lanetlemektir.

Hacda şeytan taşlama ayetle sabittir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“ Allah’ı sayılı günlerde anın. Kim acele eder, (Mina’dan) dönerse, üzerinde bir günah kalmaz. Kim de geri kalırsa, onun da üzerinde günah kalmaz. Bu, sakınanlar için böyledir. Allah’tan sakının. Bilin ki, siz onun huzuruna toplanacaksınız.” (Bakara, 2/203)

Kurban bayramının birinci gününe yevm-ün-nahr, ikinci, üçüncü ve dördüncü günlerine de eyyam-ı teşrik denir. Birinci günü hacılar, şeytan taşlar, kurban keser ve Mekke’ye inip Kâbe’yi tavaf ederler. Mina’ya döndükleri zaman o gün bitmiş, ikinci gün, yani eyyam-ı teşrik başlamış olur. Geriye Mina’da arka arkaya üç günde yapılacak şeytan taşlama ibadeti kalır. Hacılar, Peygamberimizin yaptığı gibi, her gün öğleden sonra küçük, orta ve büyük şeytanı taşlar ve hac görevlerini bitirirler. Ayette belirtildiği gibi hac görevini bitiren, eğer bu süre içinde yanlış davranışlardan sakınmışsa günahsız hale gelmiş olur. Bu görevi iki günde bitirenlerin hali de aynıdır. Şeytana taş atarken “bismillahi Allahu ekber” denir. Bu günlerin zikri budur. Bunu Peygamberimiz, uygulamasıyla göstermiştir.

Temsili olarak tespit edilmiş olan üç yerde taşlama yapılır. Bu ibadet şekli bize Hz. İbrahim’den intikal etmiştir. Şeytan; Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve Hacer validemize vesvese vermek için onların peşinden koşmuştur. Haccın vacip bir rüknü olan şeytan taşlama da, onların şeytanı kovup taşlamalarının bir hatırasıdır.

Hacda Şeytan Taşlama Nerede Yapılır

Şeytan taşlama vazifesi, Mina’da Kurban bayramı günlerinde ifa edilir. Şeytan taşlama ittifakla haccın asli vaciplerinden biridir.

Sözlükte küçük taşlar atmak anlamına gelen “remy-i cimar” , bir hac terimi olarak “cemerat” diye adlandırılan belli yerlere belli zamanda ve belli sayıda taş atmak demektir. Yüce Allah, İbrahim Peygambere oğlu İsmail’i kurban etmesini emrettiğinde şeytan bu emri yerine getirmelerine engel olmaya çalıştı. Bunun üzerine Hz. İbrahim, eşi Hacer ve oğlu İsmail, şeytanın bu tuzağını fark edip onu taşlamışlardı. İşte “remy-i cimar” bu olayı sembolize etmektedir. Burada şeytana karşı direniş ve protesto söz konusudur.

Kurban bayramı günleri ( Zilhicce 10, 11, 12 ve 13 ) Mina’da şeytan taşlama, kurban kesme ve tıraş olmak üzere üç görev ifa edilir. Fecr-i Sadık’a kadar veya gecenin her hangi bir saatinde kısa bir sürede olsa bulunmak vacip, fecr-i sadık’a kadar gecelemek ise sünnettir.

Bu görevin terk edilmesi dem gerektirir. Şeytan taşlama günlerinde Mina’da gecelemek sünnettir. Şafii, Maliki ve Hanbelî mezheplerine göre kurban bayramının 1. gününü 2. gününe, 2. gününü 3. gününe ve dördüncü günü kalacaksa 3. gününü 4. gününe bağlayan gecenin yarıdan çoğunu Mina’da geçirmek vaciptir. Mazeretsiz olarak bu görevin terki dem gerektirir.

Mina’da şeytanın taşlandığı “cemerat diye anılan üç yer vardır:

1- Cemre-i Suğra ( küçük cemre): Mescid-i Hayf tarafındadır. Bu cemreye halk arasında “küçük şeytan” denir.

2- Cemre-i Vusta (orta cemre): Mekke cihetinde küçük cemreden 150 m. mesafede yer alır.

Bu cemreye halk arasında “orta şeytan) denir.

3- Cemre-i Akabe (büyük cemre) Mina’nın Mekke istikametindeki sınırında yer alır. Bu cemreye halk arasında “büyük şeytan) denir.

Cemrelere taş atmanın, kurban bayramı günleridir.

Bayramın birinci günü, büyük şeytan denilen Akabe cemresine yedi taş atılır.

Bayramın ikinci ve üçüncü günleri sırasıyla küçük, orta ve büyük şeytana yedişer taş atılır.

Bayramın dördüncü günü de sırasıyla küçük, orta ve büyük şeytana yedişer taş atılır.

Taşlar, her gün belirlenen zamanda atılmazsa ertesi günü veya en geç dördüncü gün güneş batımından önce atılmalıdır. Aksi takdirde dem gerekir.

Hacda Sırasıyla Ziyaret Edilen Yerler

MESCİD-İ HARAM: Yeryüzünde ilk ibadet yeri olan Kâbe-i Muazzama’nın etrafında sonradan yapılan caminin adıdır. Peygamberimiz (s.a.s) “Mescid-i Aksa’da kılınan bir namaz bin namaza, Mescid-i Nebi’de kılınan bir namaz on bin namaza, Kâbe’de kılınan bir namaz ise yüz bin namaza bedeldir” buyurarak, mescid-i haram’ı meth etmişlerdir.

KÂBE-İ MUAZZAMA: Mekke şehrinde bulunan ve “Allah’ın evi” diye adlandırılan kutsal binadır. Yeryüzünde kurulan ilk ve en önemli evdir. O’na Allah’ın evi denmesinin nedeni, şeref ve kıymetini belirtmek içindir. Dünyada en kıymetli yer ve Müslümanların kıblesidir.

PEYGAMBERİMİZİN DOĞDUĞU EV: Peygamberimiz Hz.Muhammedin (s.a.s) doğduğu ev ve Hz. Âmine hatunun elleriyle salladığı ağaç beşik, olduğu gibi durmaktadır.

CENNET-ÜL MUALLA MEZARLIĞI: Mekke’deki mezarlığın ismidir. Peygamber efendimizin ilk ailesi Hz. Hatice validemiz ve bazı sahabe bu kabristanda metfundur.

HİRA DAĞI: Hira dağı ilk vahyin geldiği yer olup, Mekke ile Mina arasında bir dağdır.

SEVR DAĞI: Peygamber efendimizle Hz. Ebu Bekr’in Mekke’den Medine’ye hicretleri esnasında gizlendikleri mağaranın bulunduğu dağdır.

ARAFAT: Vakfe bu ovada ve cebel-i rahme civarında yapılır.

MÜZDELİFE: Mina’da şeytana atılacak taş buradan toplanır.

MİNA: Hac ibadeti esnasında kurban kesilen ve şeytan taşlamak için gidilen yerdir.

MESCİD-İ CİN: Cin süresinin indiği yerde inşa edilmiş olan mescittir.

MESCİD-İ NEBEVİ: Peygamber efendimizin yaptırıp namaz kıldırdığı bir mescittir.

RAVZA-İ MUTAHHARA: Peygamberimizin kabri şerifi ile mescidin o zamanki minberi arasındaki yerdir.

CENNET-ÜL BAKİ: Medine-i münevvere mezarlığıdır.

UHUD ŞEHİTLİĞİ: Peygamberimizin amcası Hz. Hamza ve 70 sahabe burada bulunmaktadır.

KUBA MESCİDİ: İslam âleminde cemaatle namaz kılınmak için yapılan ilk mescittir.

YEDİ MESCİTLER: Hendek savaşının yapıldığı bu yere birbirlerine yakın yedi küçük mescit yapılmıştır.

MESCİD-İ EBU BEKR: Gamame mescidinin arka kısmındadır. Giriş kapısının üzerinde Osmanlı tuğrası vardır.

MESCİD-İ ÖMER: Hz. Ömer’in evi olup devlet reisliğini bu mescidin olduğu yerden yapmıştır.

MESCİD-İ OSMAN: Peygamber efendimizin (s.a.s) mescidinin kıble tarafında bulunur.

MESCİD-İ ALİ: Peygamber efendimiz (s.a.s)’in bayram namazlarını kıldırdığı yerlerden biridir.

MESCİD-İ KIBLETEYN: Peygamber efendimize (s.a.s) kıble olarak Kâbe’ye dönülmesi için vahyin geldiği mescittir.

CUMA MESCİD-İ: Peygamber efendimizin (s.a.s) ilk defa Cuma namazı kıldığı mescittir.

GAMAME MESCİD-İ: Peygamber efendimizin (s.a.s) yağmur isteme namazı kıldığı ve namaz biter bitmez yağmurun yağmaya başladığı bölgede sonradan yaptırılan mescittir.

Hacda Say Farz Mıdır

Sözlükte; iş yapmak, koşmak ve yürümek anlamlarına gelir. Hac ibadeti ile ilgili olarak ise; Hac veya umre için yapılan bir tavaftan sonra, Mescid-i Haram’ın doğu tarafında bulunan Safa ve Merve tepeleri arasında, Safa’dan başlayarak dört kere gidip üç kere gelmek demektir.

Safa’dan Merve’ye gidiş bir şavt, Merve’den Safa’ya dönüş de bir şavt olmak üzere sa’y toplam yedi şavttan ibarettir.

Sa’y’ın temeli, İsmail (a.s)’in annesi Hz. Hacer’in su bulmak amacıyla bu iki tepe arasında koşuşturmasına dayanır. İbrahim (a.s), Allah Teâlâ’nın emriyle Hz. Hacer’i henüz bir bebek olan İsmail (a.s) ile birlikte suyun ve hiçbir insanın bulunmadığı bugünkü Harem’in yanına bıraktı. Yanlarında bir kırba su ve bir miktar da yiyecek vardı. Bir müddet sonra kırbadaki su ve yanlarındaki erzak tükendi. Çocuk susuzluktan çırpınmaya başladı. Hz. Hacer birilerini görmek için Safa tepesine çıktı. Etrafa bakındı, fakat kimseleri göremedi. Buradan aşağı inerek Merve tepesine doğru yürüdü. Merve tepesinden de kimseyi görmesi mümkün olmamıştı. Bunun üzerine tekrar Safa tepesine geri döndü ve bu gidiş, gelişi yedi defa tekrar etti. Sonuçta ümidini yitiren Hz. Hacer İsmail (a.s)’in yanına geri döndü ve orada bir su kaynağının akmakta olduğunu gördü.(Buhari, Enbiya, 9) Allah Teâlâ, onları Zemzem’le rızıklandırmış ve böylece onları, beyt-i atik (eski beyt, Kâbe)’in bulunduğu yerin mamur hale getirilmesine sebep kılmıştır. Daha sonra tekrar buraya gelen İbrahim (a.s) Allah Teâlâ’nın emriyle İsmail (a.s) ile birlikte Beytullah’ı inşa etmişti. Cebrail (a.s) ona gelerek haccın ne şekilde yapılacağını öğretmişti. Böylece sa’y haccın bir parçası olarak devam ede gelmiştir. İbn Abbas’dan,Resulullah (s.a.v)’in Hz. Hacer’in kıssasını anlatırken şöyle dediği nakledilmektedir: “ işte insanların (hacıların) Safa ile Merve arasında sa’y etmelerinin sebebi budur.” (Buhari, aynı bab)

“Şüphesiz Safa ve Merve Allah’ın (dininin) nişanelerindendir. Onun için her kim hac veya umre niyetiyle Kâbe’yi tavaf ederse bunda bir günah yoktur.” (el-Bakara 2/ 158)

Ayet’te geçen “tavaf etmek” ten maksat, “sa’y etmek” dir.

Sa’y haccın asıl vacibidir. Meşru bir mazeret olmadan terk edilirse dem gerekir. Meşru bir mazeret sebebiyle terk edilirse bir şey gerekmez. Hastalık, yol güvenliğinin bulunmaması ve hapsedilmek gibi kişinin iradesi dışında oluşan mazeretler meşru mazeretlerdir.

Şafii, Maliki ve Hanbelî mezheplerine göre sa’y etmek haccın ve umre’nin rükünlerinden biridir. Sa’y yapılmazsa hac ve umre geçerli olmaz.

Sa’yin vacip mi rükün mü olduğu konusundaki ihtilaf; umre ile ilgili yukarıda zikredilen ayet’te hükmün açıkça belirtilmemiş olması ve konu ile ilgili hadislerin farklı yorumlanmasından kaynaklanmaktadır.

Peygamberimiz Aleyhisselat’u vesselam “sa’y edin, çünkü Allah sa’y etmeyi size yazdı” buyurmuştur.

Sa’yın farz olduğu görüşünde olanlar, bu hadisin, sa’yın farz oluşuna delil teşkil ettiğini, zira hadis’te geçen “size yazdı” ifadesinin “size farz kıldı” anlamında olduğu görüşündedirler.

Hanefi bilginlerine göre ise; zikredilen ayetin delaleti zannıdır. Ayet, sa’yin farz olduğuna kesin olarak delalet etmez. Böyle bir delil ile bir amelin farz oluşu değil, ancak vacip oluşu sabit olur. Konu ile ilgili olarak zikredilen hadis ise zayıftır; sahih olduğu kabul edilse bile, sa’yin farz olduğunu kesin olarak ifade etmez. Çünkü “yazmak” ifadesi her zaman farz olur anlamı taşımaz.